kapat
E-gazete
|
Hava Durumu
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
English
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
16 Eylül 2008, Salı
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
UMUR TALU
Dipsiz Kuyu

Deniz feneri, Koçbaşı, Yıldırım çarpması

Şoför mahallinde (araç kendisinin bile olsa!) zaten "yolların ve yüklerin kölesi" olarak koşturan, bir de memleketin "trafik canavarı" olarak kutsanan "Ro-Ro kazazedeleri" için.
Birkaç yıl önce, Ulaştırma Bakanı "Kaptan" Binali Yıldırım, "Hızlı tren projesi"ndeki kurbanların ardından "Hızlı RoRo projesi"ni anlatırken, "En emniyetli, en kısa ve en ekonomik yoldur" demişti.
Çok açıdan çok doğru; ama denize dökülenlere bunu, "Sizi sadece 200 YTL'ye en kısa yoldan ölüme gönderdik" diye mi çevirmeliydik!
"Gemisi batan" şirketin Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Koç da bu yıl başında demiş ki:
"Şirketi 2005'de kurduk. Hayat N gemisini 2007'de aldık. Hedefimiz 13 gemi. İDO (Belediyenin deniz otobüsü şirketi) bu işi 100 milyon dolarlık gemilerle yapmayı planlıyor. Oysa biz 5 milyon dolarlık gemilerle kaliteli hizmet veriyoruz. İlk başta 60 kamyonluk gemi aldık ama verimli değil. En az 100 kamyon gerekiyor. Zaten operasyon zararımız var."
Kazada, "daha verimli" kılmak için fazla yükleme olup olmadığı araştırılacak tabii! 5 milyon dolarlık geminin "kalitesi" de.
Lakin, bir "Denizci Mehmet Koç" daha birden aklıma gelivermez mi?
Neredeydi, kimdi, bi bakayım!
1. Sene 2003. Hükümet de Bakan Yıldırım da çiçeği burnunda. Bakan'ın (o gün 24 yaşındaki) oğlu Erkan Yıldırım' ın (kız kardeşiyle) denizcilik şirketi kurup "gemi" aldığı duyuluyor. Bakan babanın izahı şu: "Ne var bunda, oğlum kalsın. Yıllardır sektörün içinde."
2. Derin Denizcilik isimli şirket İtalya'dan aldığı gemiye 445 bin Euro ödüyor. (Sonra çok daha fazla masraf yapılıyor)
3. Paranın 200 bin Eurosunun seyahat acentelerince peşin avanslı bilet satın alınmasıyla karşılandığı açıklanıyor.
4. Para verenlerden biri Almanya'da kurulu Santour GmbH.
5. Bir süre sonra Santour, Bakan'ın Denizcilik İşletmeleri'nden Ankara gemisini kiralıyor.
6. Bakan'ın bir dönem Santour'da genel müdürlük yaptığı ileri sürülüyor.
7. Bakan bunu reddediyor.
8. Ancak Santour'la kardeş şirket olan Sancak Lines'da genel müdürlük yaptığına dair belgeler çıkıyor.
9. Zaten Santour Genel Müdürü Mehmet Koç da öyle bir beyanda bulunuyor.
10. Santour ve Sancak Lines, iki şirketin başı Mehmet Koç ile hükümetin Erdemir Yönetim Kurulu'na da atadığı eski RP Milletvekili Recai Berber başka ortak şirketler de kuruyor.
11. Ankara feribotunun İtalya Brindisi limanından çıkışı engellendiğinde, TBMM tutanaklarına göre, Yıldırım'ın bakanlığından yazıyla geminin yola çıkması sağlanıyor.
12. Santour, Denizcilik İşletmeleri'nin Almanya bilet satış işlerini "Bakanlıktan" alıyor. Çeşme acenteliğinde Erkan Yıldırım adına rastlanıyor. Kendisine para veren şirketin babasından kiraladığı geminin biletlerini satmak gibi bir şey (Sabah, 4 Temmuz 2003)!
13. Sancak Lines (ve Santour'un) Ankara gemisini, başkasının elinden alınarak kiralama gerekçesi, bir gemilerinin Tuzla Rota tersanesinde (sigara yüzünden) yanmış olması (15 Nisan 2003). Bu yangın, sigortası üstüne de iddialar gırla gidiyor.
14. O dönemde, aynı Santour'un Kıbrıs Türk Hava Yolları'ndan da bir uçak kiralaması dikkat çekiyor.
15. Santour ve Mehmet Koç'un adı Almanya'daki "Deniz Feneri" iddianamesinde de geçiyor. Sanıklardan Mehmet Taşkan, Santour'un eski genel müdür yardımcısı olarak biliniyor. Bir gemi ihalesinde yaşadıkları sorunlar, çekişmeler, para transferlerine ilişkin iddialar vesaire!
Bandırma'da batan Ro-Ro'nun şirketi "avantajlar"ı şöyle ilan etmişti:
1. Seyir esnasında hem araç, hem sürücü dinlenir.
2. Sürücü ve aracın yıpranması azalır; aracın ömrü uzar.
3. Aracın amortisman süresi artar.
4. Karayollarında kaza oranı azalır.
5. Sürücünün sağlıklı ve hijyenik yemek ihtiyacı ücretsiz karşılanır.
6. Çevre ve gürültü kirliliği ortadan kalkar.
Şirketteki ve reklamdaki hesap her zaman hayata, tedbirsiz, hırslı, "gemi"yi azıya almış işlere veya isterseniz "kader"e uymuyor işte.
Ahlaka dair nice iddianın da karaya oturması, sürüklenip kıyıya vurması gibi.
"Denizi seven Mehmet Koç"lar ile Bakan Yıldırım'ın rotaları ne çok kesişmiş.
İyi günde de, batan Ro-Ro'da olduğu gibi, kötü günde de!
Perşembe'deki bir "deniz feneri"ni de bir asırdan fazladır bir "Koç Ailesi" bekler ve çalıştırırmış. "Deniz Feneri"nin 60'lar, 70'lerdeki bekçisinin adı da Mehmet Koç imiş. Kendi halinde, denizi ve feneri seven, insanlara ve gemilere mütevazı hayatlarıyla ışık ve emniyet veren başka Mehmet Koç'lar!
Başbakan, "tersane patronları"nın yanından, yüksekten; "ekonomik kazançlar"ı gösterip "işçi ölümleri" üstünde duranları azarlıyor. "İşsize veriliyor ya" demeye getiriyor.
"İmtiyaz düzeni"ne karşı çıkışın "eşitlikçi" ilkesi böyle bir şey işte!
Bir bakana, denize bu kadar batmak yakışır mı?
Kaptan diye, gemiyi hiç terk etmeyip hep yüzdürecek mi?
"İstifa" deseniz, "istifade" anlaşılıyor zaten.