kapat
E-gazete
|
Hava Durumu
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
English
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
13 Eylül 2008, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak
 
24 Saat
24 Saat

Babam gidince evdeki hayat söndü

Tuluhan Tekelioğlu
12.09.2008
Dilek Sabancı
* Altı buçuk aylık doğmuşum. İngiltere'den amcam kuvöz getirmi.. O zamanın koşullarında altı ay kuvözde yaşamışım. O yüzden kendimi şanslı hissediyorum.
* Yedi yaşıma kadar hiç yürüyemedim. İlk ameliyatımı yedi yaşında geçirdim.
* Benden sonra Metin, akraba evliliğinden dolayı böyle doğdu. Havale geçirmi..
* Kendimi annemin yerine koyuyorum. Çok zor bir anne için. Herkes sağlıklı çocukları olsun ister.
* Top oynayamadığıma ben de üzüldüm ama benim için dünyanın sonu değildi. Problemlerimden dolayı büyüklerle aram hep daha iyi oldu. Yaşıtım çocuklarla çok fazla olamadım.
* Annem de babam da geniş insanlardı. Hiçbir zaman böyle çocukları olduğu için üzülmediler, saklamadılar.
* Babamı kaybettiğimden beri antidepresan kullanıyorum. İtalyan erkek arkadaşım, annem ve kardeşlerim var. Onlarla avunuyorum.

Metin Sabancı (Ablası Dilek Sabancı'nın ağzından)
* Metin'in fiziksel yaşı 37, algılama yaşı iki. Konuşamıyor, kendini anlatamıyor, kendi kendine yemek yiyemiyor, yürüyemiyor.
* Metin'in terapi alması, insan içine çıkması açısından önemliydi.
* Protein yönünden güçlü beslenmesi gerekiyor. Yemek düzenlemesini annem yapar. Mesela bugün sebze, balık ve kepekli makarna yedirdik.
* Metin'e her gün gerdirmeler, karın hareketleri yapılıyor.
* Genelde mutlu bir çocuk. En sevdioyun saklambaç. Elini yüzüne kapatıyor, biz saklanıyoruz.
* Metin'in hayatını annemle el ele güzel ve kaliteli yapmaya çalışıyoruz.

Beylerbeyi'ndeki evlerine, yeni taşındıkları zaman gitmiştim. Sakıp Bey "Her şeyimi köşkte bıraktım. Bir tek ceketimi aldım, çıktım," diye mutlulukla Türkan Hanım'a takılırken, müze gezmeyi sevenler için, bana Atlı Köşk'ü anlatıyordu. Türkan Hanım ise hafif buruktu. Orman havasından İstanbul Boğazı'nın nemli havasına alışmanın biraz zaman alacağını söylerken belki de "Anılarımdan öyle çarçabuk kopmamı bekleme," demek istiyordu. Sakıp Bey ona takıldıkça şen kahkahalar atan bir Türkan Hanım yer etmiş hafızamda... Bu kez gördüğüm ev, eşyaları, duvarlardaki muhteşem tablolarıyla hiç değişmemiş olsa da aynı ışık yoktu. "Babamla birlikte evin ışığı da söndü," dedi Dilek Sabancı. Babasını kaybedeli dört yıl olmasına rağmen hâlâ antidepresan aldığını itiraf etti. Bu kez evlerine, Metin Sabancı'yı konuşmaya gelmiştim. Kardeşinin hayatını iyileştirmek için İngiltere'den doktorlar getiren, oturabilmesi için özel sandalyeler yaptıran Dilek Sabancı sadece kardeşini değil, geçen yıllarla birlikte 'geçmeyen' engelli olma halini de paylaştı... "Hiçbir zaman başkaldırmadım. Allah'tan kompleksli bir insan değildim... Kendimi babama benzetiyorum. Onun kadar güçlüyüm," diyordu. Konuştukça iri gözlerindeki ışık eve yayılıyordu. Her defasında küçük kardeşinden şevkatle bahsediyor, "Metin sevildiğini anlıyor," diyordu. Onların bu özel fotoğraflarını çeken Uğur Can da çok etkilendi... Abla-kardeşin fotoğraflarına bakarken sizin ne düşündüğünüzü merak ediyorum: Acaba insanın ruhuna sevgiyle dokunanlar, bedeninde de değişikliğe yol açabilirler mi?

- 44 yaşınıza geldiniz. Her defasında size 'engelli olmakla' ilgili sorulan sorulardan bıkmış olmalısınız...
-
Engelli olmam beni rahatsız etmiyor. Ancak engellilerin toplumsal hayatını iyileştirmeyle ilgili yapılanların, kaplumbağa hızıyla gitmesi beni sinirlendiriyor. Türkiye'de 'Sekiz buçuk milyon insan engelli' diyorlar. Niye sokakta görmüyoruz? Demek ki herkes çıkarmıyor çocuğunu. Oysa onların da dışarı çıkmaya, hava almaya ihtiyaçları var. Çocuklarınızdan utanmayın, onlara ilgi gösterin, onlar engelli olmak istemediler ki.

- Altı buçuk aylık doğmuşsunuz...
- 24 Ekim 1964'te doğdum. Doğumdan sonra bir süre oksijensiz kalmışım. İngiltere'den amcam kuvöz getirmiş, o kuvözün içinde, o günkü koşullarda altı ay yaşamışım. O yüzden kendimi şanslı hissediyorum. El kadarmışım. 'Mümkün değil yaşamaz,' demişler. Koca koca gözlerim varmış. Anneannem gözlerime bakmış, "Bu kız kesinlikle yaşar" demiş.

- Tam olarak size konulan teşhis neydi?
-
Erken doğumumdan kaynaklanan, beynin motor fonksiyonlarındaki gücün az olması. Bu nedenle hareket kabiliyetim kısıtlıydı. Yedi yaşıma kadar hiç yürüyemedim. Yedi yaşımda ilk ameliyatımı oldum. Toplamda beş ameliyat geçirdim.

- Ne tür ameliyatlardı?
-
Zor ameliyatlar. Kas ve kemik ameliyatları.

- Bu ameliyatlarla yüzde 100 iyileşmek mümkün mü?
-
Hayır. Sıfıra inmiyor ama daha iyi hale getiriyor. Riskli ve pahalı ameliyatlar. Ben şanslı azınlıktanım. Bir erkek arkadaşım vardı, o da bana çok destek oldu. Dayısı ortopedistti.

- Metin Sabancı sizden kaç yıl sonra doğdu?
-
Yedi yıl sonra... Kız kardeşim Sevil de Metin'den iki yıl sonra doğdu...

- O günlere dair küçük bir kız çocuğu olarak ne hatırlıyorsunuz?
- Metin havale geçirdi, akraba evliliğinden dolayı. Ondan böyle oldu diye biliyorum. Zaten benim de altı buçuk aylık doğmam akraba evliliğinden kaynaklanıyor. Bu çağda akraba evliliği yapıldığı zaman durum ortada işte. İnsanların artık ultrason kontrolü yaptırdığını düşünüyorum.

- Neler var anılarınızda?
-
Çok şekerdi, çok güzel bir suratı vardı. Hâlâ çok şeker, görüyorsunuz işte. İlk zamanlar fark edilemiyordu yürüyemediği. Biraz daha büyüdüğümde, onun hiç konuşamadığını, ayaklarını oynatamadığını gördüğümde çok üzüldüm. Bu üzüntü tarif edilemez...
Haberin fotoğrafları