kapat
E-gazete
|
Hava Durumu
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
English
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
13 Eylül 2008, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak
 
24 Saat
24 Saat
Maggie Q, Hollywood'a ve Çin sinemasına aynı anda hükmediyor.

Çin kültüründen gelen parlak bir dönem filmi

ATİLLA DORSAY
ATİLLA DORSAY
21.08.2008
Evet, Çinliler geliyor. Olimpiyatlar'daki kimi olayları ne kadar eleştirseniz, ülkedeki baskıcı rejime ne kadar karşı çıksanız ve de bu uygarlığın bizimkinden çok temel farklarına ne denli kafayı taksanız da, gerçek orada: Çin yükseliyor, Çin uygarlığı tüm alanlarda adeta üzerimize geliyor. Ve 21. yüzyılın en etkili ülkelerinden ve kültürlerinden biri Çin olacak. Bizler, yani yıllardır uluslararası festivallerde Çin sinemasının Ang Lee, Chen Kaige, Zhang Yimou gibi ustalarının ilk başyapıtlarını keşfedenler, zaten bunu biliyorduk. Ama bu olay, bundan sonra daha da gelişecek. Bu açılardan, bu yeni örneği özellikle görmekte fayda var. Çünkü karşımızda yalnızca gösterişli, egzotik, estetik, her açıdan parlak bir film yok. Aynı zamanda, daha 14. yüzyılda yazılmış dev bir eserin ilk kez sinemayla tanışması da var. Çin, Kore ve Hong Kong'un birlikte kotardıkları bir üstün-yapımla... Çin tarihinin kargaşa dolu bir dönemine, Han hanedanının çöküşünden sonra, ülkenin üç rakip kırallık arasında bölündüğü döneme eğiliyor film. Zilong adlı bir halk kahramanı, hizmetlerini, daha erdemli bulduğu Liu'nun emrine veriyor. Hatta bir sahnede, karşısındaki tüm bir orduya karşın, Liu'nun temsil ettiği Shu sülalesinin en küçük bireyi olan bir bebeği sağsalim kurtarmayı başarıyor. Yıllar içinde hep zaferler kazanan ve sonunda ülkenin 'Beş Kaplan Generali'nden biri olan Zilong, artık yaşlandığı dönemde son bir zafer kazanmak istiyor: Yıllardır uğruna savaştığı 'birleşme'ye yol açabilecek son bir savaş. Ama bu, onun için belki yolun sonu olacaktır. Bu savaş ve kahramanlık destanı, öncelikle biçim açısından şaşırtıcı. Hong Konglu yönetmen Daniel Lee, özellikle savaş sahneleri için sanki yeni bir estetik kuruyor: Hem çok hızlı bir kurguyla bağlanmış kısacık sahneleri hem de yavaşlatılmış çekimleri iç içe harman ederek, kanlı sahnelere rağmen hiç rahatsız etmeyen bir stilizasyona, sanki bir dövüş balesine ulaşıyor. Ayrıca çok sayıda çarpışma sahnesine rağmen, film garip biçimde, bir savaş filminden çok bir dönem filmi gibi duruyor. Film bizlere her yönüyle birbirlerinden farklı bireyler sunuyor. Yemek yemelerinden (bir lokomotif hızıyla!) gülmelerine, aşklarından dövüşme biçimlerine, savaş taktiklerinden onur ve kahramanlık kavramlarına dek... Kimi zaman, özellikle bizim için tanıdık sahneler var: 'Kukla' diye sunulan, ama aslında bizim Karagöz'e benzer bir ışık-gölge oyunu sahnesi (Sahi, biz Türkler Karagöz'ü zaten Çinlilerden almış değil miydik?) mesela. Bu kültür karmaşası ve küreselleşme çağının öbür ucunda, tam zıddı olarak, binbir ulusal kültürün ayağa kalkma ve şahlanma dönemini yaşamıyor muyuz? Belki artık Amerikan kültürünün hegemonyası sona ermek üzere. Ve bu tür farklı Çin veya başka kültürlerin filmlerini de, bundan böyle sevip benimsemeyi öğreneceğiz.

ÜÇ HANEDAN EJDERİN DİRİLİŞİ * * * *
(Saam Gwok Dzi Gin Lung Se Gap) Yönetmen: Daniel Lee Senaryo: D. Lee, Ho Leung Lau Görüntü: Tony Cheung Tung Leung Müzik: Henry Lai Oyuncular: Andy Lau, Maggie Q, Sammo Hung Kam-Bo, Vanness Wu, Andy On, Lung Ti/ Çin-Güney Kore-Hong Kong ortak yapımı.
Haberin fotoğrafları