kapat
E-gazete
|
Hava Durumu
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
English
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
9 Eylül 2008, Salı
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
NAZLI ILICAK

Zahid Akman mağdur mu?

Deniz Feneri davasında, Zahid Akman'ın kurye olarak kullanıldığı, hayırseverlerden toplanan paralardan bir bölümünü Türkiye'ye getirdiği, aynı zamanda, Weiss ve Euro 7 şirketlerine ortak olup, her iki şirkette de, 30 Eylül 2005'e kadar Genel Müdürlük yaptığı ileri sürülüyor. Weiss ve Euro 7 şirketlerinin ise, kısmen Almanya'daki Deniz Feneri'nden akan paralarla beslendiği iddia ediliyor. Temmuz 2005'te, AK Parti kontenjanından RTÜK üyeliğine ve başkanlığına seçilen Akman'ın, Radyo Televizyon Kanunu'nun gereğini yerine getirip, söz konusu şirketlerle ilişkisini önceden kesmediği de belirtiliyor.
Bu bilgilerin ışığı altında, CNN Türk'ün istediği karasal yayın izni
(Frekans hakkı) verilmediği için Doğan Grubu'nun Zahid Akman'a hücum ettiğini söylemek, hiç inandırıcı değil.

Neden ihale yapılmıyor?
Hükûmete şunu sormak isterim: Neden bugüne kadar devlete önemli bir gelir sağlayacak olmasına rağmen frekans ihalesi yapılmadı?
Hatırlatalım: 1994'te yürürlüğe giren RTÜK yasası ile, yayıncılar, Türkiye'de karasal vericiler kurmaya ve yasal olarak yayın yapmaya hak kazandılar. Radyo televizyon tekeli böylece kırılmış oldu. 6 ay içinde frekans ihalesi açılmalıydı. Üst Kurul bir yönetmelik hazırladı. İhale açıldı; 16'sı ulusal, gerisi yerel olmak üzere, yayında bulunan bütün radyo ve televizyonlar başvurularını yaptılar. İhale önce yerel televizyonlardan başladı. Ama şirket ortaklarından güvenlik belgesi istenmesine karar verildiği için, iş uzadı, tavsadı. Ulusal yayın yapanlar için de beklenen ihale açılamadı. Hepsinin canına minnet. Bir süre daha devletin frekansını bedava kullanacaklardı.
2000 yılında yeniden frekans ihalesi kararı alındı. Ama Danıştay, "İhaleye, sadece, evvelce müracaat eden 16 ulusal kanal ve yerel kanallar değil, herkes girebilir" dedi, bu şekilde bir şartname hazırlanması için frekans ihalesini iptâl etti.
Frekans ihalesinin yapılmaması, medya patronlarının işine geliyordu; çünkü, bedava olarak kullandıkları karasal yayın hakkı için devlete milyonlarca dolar para ödemeleri gerekecekti. Öte yandan analog sistemden dijitale geçildikçe frekans değerinin de düştüğünü hatırlatalım. Eski hükûmetlerin " ihmalini" AK Parti de sürdürdü.

4'üncü frekans
Gelelim bugüne. Geçici olarak kullanılan frekans hakları alınıp satılabiliyor. CNN Türk de, Erbakan'ın denetimindeki TV 5'le anlaşarak, ondan, frekans hakkını satın almak istedi. Böylece CNN yayınları, dijital platforma gerek duymadan, sıradan antenlerle de, karasal yayından izlenebilecekti. Bunun için Zahid Akman'a başvurdular. Akman, Doğan Grubu'nun halen 3 frekansı olduğunu, (D, Star ve TNT) bir 4'üncünün verilip verilmemesi açısından Rekabet Kurulu'na başvurulması gerektiğini söyledi. Rekabet Kurulu, TV 5'in frekansının CNN Türk'e satılmasına, "haber kanalı olarak yayın yapılması şartıyla" onay verdi. RTÜK ise, ayak sürümeye başladı.
Yolsuzluk/usulsüzlük iddiaları ile, CNN'nin karasal yayın imkânı talep etmesini birbirine karıştırmamak gerekir. Zahid Akman onay verseydi, muhtemelen Doğan medyası onun ismini olaylara karıştırmayacaktı, o başka. Ama, frekans talebinden yola çıkarak diğer iddiaları görmezden gelmek, meseleyi sadece bir çıkar kavgasına dönüştürmek yanlış.