kapat
E-gazete
|
Hava Durumu
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
English
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
9 Eylül 2008, Salı
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
Günaydın  
YÜKSEL AYTUĞ

Benim oyum halk jürisine

Popstar Alaturka farklı formatıyla yeni sezona "Merhaba" dedi. Bu kez programa bir de halk jürisi eklenmişti. Ne yalan söyleyeyim; ben halk jürisinin yorum ve değerlendirmelerini, asil jüriden daha başarılı ve faydalı buldum. Hatta bazen esas jürinin hatalarını bile düzelttiler. Örneğin; Boğaziçili Melis'in Türkçe duyarlılığına gönülden katıldım. Armağan Çağlayan'ın "şive" ile "bozuk ağzı" birbirine karıştırmasına ise hayret ettim. Ayrıca Melis'in düşük yapan kadınların psikolojik durumun hafife alan konuşma ve taklitlere karşı sert tepkisini de çok yerinde buldum. Bence "halk jürisi" en kısa zamanda ABD'deki gibi yargı sürecinin içine de dahil edilmeli... Gelelim yarışmacılara: Bir kez daha Popstar Alaturka'nın seçtiği yarışmacıları hayranlıkla izledim. Sadece üçüncü sınıf müzikhollere yakıştırdığım ve o şarkı söylerken "İnşallah Kayahan erkenden uyumuştur da arabeske bulanmış şarkısını izlemiyordur" diye dua ettiğim Adnan dışında hepsini son derece başarılı buldum. Hele hayatında ilk kez okuduğu son derece zor Türk Sanat Müziği eserine sadece bir buçuk günde hazırlanıp, sahnede harikalar yaratan pazarcı Emre'ye bayıldım. (Nitekim ilk haftanın birincisi oldu.) Canan ise patavatsızlık üzerine kurulu sahne şovuyla kendisine Popstar Mehtap'ı örnek almış gibiydi. Armağan Çağlayan'ın da cesaretlendirmesiyle "Çakma Mehtap" olarak sahnede dolandı, durdu. Ama halk bu "temcit pilavını" yemedi ve Canan'ı son ikiye bırakıverdi. Bana yeni yarışmanın değerlendirme kriterleri son derece karışık geldi. Esas jüri puanı, halk jürisi puanı, teknik puan ve artistik puan ile SMS dökümleri nasıl birleştirilip, ortalama alınıyor, anlamadım. Şarkı yarışması değil de sanki kule atlama müsabakası... Puanlamaya bir de "zorluk derecesi" ekleseydiniz bari... Bu arada Bülent Ersoy'un temiz Türkçe konusundaki söylevinin ardından "ceket"e ısrarla "jaket" demesine çok güldüm!..