kapat
E-gazete
|
Hava Durumu
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
English
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
9 Eylül 2008, Salı
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
ERGUN BABAHAN

Basın özgürlüğü ve Hilton

SABAH'ta dün hem Umur Talu, hem de Nazlı Ilıcak son gelişmeleri değerlendiren birer yazı yazdı.
Hilton'a inşaat izni nedeniyle tarafların duruşunu ele alan ve herkesi sert bir dille eleştiren yazılardı.
Bizim kuruluş ilkemiz yazarların bağımsızlığı olduğu için bu yazılar SABAH'ta yayınlandı, bunlardan daha sert olup gazetemizi eleştiren yazılar da yayınlandığı gibi...
Oysa, Doğan Grubu'nda işverenin Hilton'un imar izninden RTÜK'te frekans kovalama girişimlerini eleştirecek bir tek yazı çıktığına tanık olamazsınız.
POAŞ'ta vergi kaçakçılığı iddiası gündeme geldiğinde Doğan'ın yazarları toplu halde önce petrol şirketi yönetiminden brifing almış, sonra da sırayla şirketi savunucu yazılar yazmıştı.
POAŞ vergi kaçakçılığı gibi ağır bir suçlamayla karşı karşıya kaldığında başta Emin Çölaşan olmak üzere tüm yazarlarına "Başbakan, Maliye Bakanı aleyhine yazı yazmayın, önemli işimiz var" diyen de onlardı.
Emin Çölaşan'ın işine sırf bu nedenle son veren de onlardı.
Dünya üzerinde gazetecilikle ticaretin bu kadar iç içe girdiği başka bir kurum yoktur, olamaz.
Türkiye'de basın özgürlüğüne asıl zarar veren tablo budur.
Bugün Türkiye'de basına güven yerlerdeyse, her manşetin arkasındaki hesap soruluyorsa, bunun bir numaralı sorumlusu bu zihniyettir.
Bu zihniyet, Türkiye'de gazeteciliği bir çıkar ilişkileri ağına hapsetmiş, sonunda da bugünkü noktaya gelinmiştir.
Bu tablo rahatsızlık vericidir.
Çünkü hem siyasi ortamı germekte, hem de mesleğimiz üzerindeki gölgeyi artırmaktadır.
Siyasetin ekonomi üzerindeki rolü iyice azalmadan, yerel yönetimler başta İstanbul olmak üzere tüm önemli merkezler rant kapısı olmaktan çıkarılmadan, bu tablonun değişmesi mümkün değildir.
Bu işin bir yönü.
Diğer yönü ise medya sahipliğinin rakiplere karşı bir avantaj unsuru olarak görülmesinden kesinlikle vazgeçilmesidir.
Yoksa bugün içine girdiğimiz durumdan çıkış mümkün olmaz, olamaz.