kapat
E-gazete
|
Hava Durumu
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
English
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
8 Eylül 2008, Pazartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
NAZLI ILICAK

Deniz Feneri ve polemik

Deniz Feneri'nde yolsuzluk iddiaları adalet terazisinde tartılacağına, konu siyasi zemine kaydı. Bir medya patronunun açıktan hedef alınması, yaşadığımız tecrübelerin ışığı altında söyleyebiliriz, hiç "hayırlı" olmamıştır. Ayrıca, basın özgürlüğünü zedeleyen bir yönü de vardır. Çünkü, siyasi iktidarın, bazı yayınların yapılmasını önlemeye çalıştığı izlenimi doğabilir. Öte yandan, medya sahiplerinin, devletle ilgili işleri olmaması gerekir tezinin haklılığı da, bu ilişkilerde bir kere daha su yüzüne çıkmıştır. Unutmayalım ki, geçmişten bugüne kadar basınyayın gücünü ellerinde bulunduranlar, kendi çıkarları için iftira atmaktan kaçınmamıştır.
Almanya'da davası görülen Deniz Feneri yolsuzluğunun Tayyip Erdoğan ile bir irtibatı yok. Böyle bir irtibat kurmaya çalışan Deniz Baykal'dır. Uzakdoğu'daki tsunami felâketi üzerine, Başbakanlık adına açılan banka hesabına bu dernekten para yatırılmış olması, zaten Deniz Feneri'nin kuruluş amacına uygundur. Meselenin siyasileştirilmesi, maalesef, Kanal 7 yöneticilerine para aktarıldığına dair iddiaları da gölgeleyecektir. Oysa birçok soru var zihinlerde. Türkiye'deki Deniz Feneri faaliyetlerinde ön planda gör ünen Uğur Aslan'ın bu derneğin kurucusu ve yöneticisi olduğu sanılıyordu. Acaba, o kişi, bir görüntüden ibaret miydi? İlk günden beri, Deniz Feneri, Kanal 7 ile mi irtibatlıydı? Biri Almanya'da, diğeri Türkiye'de, aynı adı taşıyan iki derneğin varlığına niçin göz yumuldu? Yoksa kasten mi bu iki dernek aynı ismi aldı?
Dikkat: Tayyip Erdoğan Deniz Feneri'ni sahiplenir duruma düşürülmesine fırsat vermesin. Baykal, onu bu tuzağa çekmeye çalışacaktır.