kapat
E-gazete
|
Hava Durumu
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
English
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
7 Eylül 2008, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak
 
24 Saat
24 Saat
Kitchenette’in Bebek’te açılan yeni şubesi, tapas barı, terası, bahçesi, kütüphane köşesi ve farklı mönüsüyle dikkat çekiyor.

Türkler sosyalleşmek için gece kulübüne gidiyor

BURCU ALDİNÇ
Giriş Saati : 15.08.2008 22:34
Güncelleme : 16.08.2008 23:07
Mojito geçen yıl martiniye kaptırdığı tahtını bu yaz geri aldı. Bir dönem iniş yaşayan house müzik, popülerliğini geri kazandı... Eğlence hayatındaki son gelişmeleri İstanbul gece hayatına yön veren isimlerden Bülent Büyükuğur'la konuştuk..
İstanbul, son zamanlarda tüm dünyada yükselen bir trend haline dönüştü. Zuma, Spice Market, Hakkasan gibi dünyaca ünlü restoranların kentte şube açmaları bunun en güzel kanıtı. Öyle ki yabancılar artık sadece tarihi mekânları görmek için değil, eğlence hayatının da tadını almak için bu şehrin yolunu tutuyor. Bülent Büyükuğur ise Vogue, Anjelique, Wanna, Kitchenette, Ajia Hotel, Private Room gibi şehrin en popüler mekânlarını bünyesinde bulunduran İstanbul Doors grubunun ortağı. Aslında ekonomi mezunu olan Büyükuğur, kardeşinin isteği üzerine eğlence sektörüne giriş yapmış. Sık sık yurtdışına seyahate giden ve oradaki restoranları ve kulüpleri abluka altına alan Büyükuğur ile eğlence hayatının trendlerini konuştuk.

- Siz aslında ekonomi mezunusunuz. Yemeiçme sektörüne geçişiniz nasıl oldu? - Döviz bürosu işletiyordum. Kardeşim Levent ve bir arkadaşı ile şube açacaktık. Onlar şube açmak için yer bakıyorlardı. Yer ararken bunların karınları acıkıyor ve Ataköy'de La Torretta diye bir İtalyan restoranına gidiyorlar, yemekleri çok beğeniyorlar ve şefle arkadaş oluyorlar. Sonra da şefe, "Bizimle çalışır mısın?" diye soruyorlar. O da kabul ediyor. Levent de bana gelip, "Biz döviz bürosundan vazgeçtik. Onun yerine restoran açsak olur mu?" diyor. Ben de "Tamam," deyince restoran için yer bakmaya başladık ve Da Mario'yu açtık.

Yeme-içme sektörü oldukça hareketli bir alan. Sürekli yeni mekânlar açılıyor ama bazıları da kepenkleri kapamak zorunda kalıyor. Sizin açtığınız mekânlar ise tutuyor. Bunun için ne gerekiyor? - Yeme-içme sektörü gerçekten de çok zor. Birçok olmazsa olmaz var. Müşteriye restorana girdiği andan, ayrıldığı ana kadar her şeyi kusursuz sunmanız lazım. Ayrılırken kapıda valenin yaptığı en ufak bir olumsuz hareket bile o müşteriyi kaybetmenize yol açabilir. Dolayısıyla sizi temsil eden elemanlarınızı iyi kontrol etmeniz gerekiyor. Biz bunun için elemanlarımızı yetiştiriyoruz. Ama mekânın tutması için sırf bu da yeterli değil. Çaldığınız müzik, mönünüz, lokasyonunuz hatta pazarlama stratejiniz bile büyük rol oynuyor.

Sürekli yurtdışında farklı mekânları deneyen bir insan olarak Türkiye'dekileri nasıl buluyorsunuz? - Dünyanın hiç de gerisinde değiliz. Ama hâlâ değişmeyi kabul etmeyen, eskide kalan yerler var. Kendilerini yenilemekte geri kalıyorlar.

Haftanın dört günü Angelique'tesiniz. Sizce Türk insanı eğlenmeyi biliyor mu? - Bu biraz göreceli. Eğlenmeyi çok iyi bilen bir kesim de var, elinde içkisi sadece etrafı süzen bir kesim de. Tabii dışarıdaki eğlence anlayışı bizde yok. Orada daha fazla dans ediliyor. Hem de daha çılgın ve özgürce. Bizde ise "Kim benim için ne düşünür, kıyafetime mi bakıyor!" gibi endişeler var. Yurtdışında insanlar eğlenmek için çıkıyor, bizde ise millet başkasını düşünmekten kasıyor.

BOŞ MEKÂN SEVİLMİYOR

- Yurtdışında genelde kulüplerle restoranlar farklı. Bizde ise aynı mekân restoranken kulübe dönüşüyor... - Evet, Türkiye'de çok fazla kulüp kültürü yok. Enteresan bir şekilde Türk insanı boş mekâna geldiğinde orada kalmak istemiyor. Kimse yoksa, hemen dışarı çıkıyor. Bu nedenle restoran olmak işinize yarıyor. Saat 21.00 itibariyle zaten yemek yemeye gelenler oluyor. Onları görenler de orada konumlanıyorlar. Oysa yurtdışındaki adam kimse olmasa bile müzik, servis ve içki iyiyse orada kalıyor. Diğer insanlarla çok da ilgilenmiyor. Bizde ise kulüpler bir sosyalleşme aracı. Toplumun içinde kalmak için kulübe gidiliyor.

- Dünyadaki trendler neler? - R&B yükselişte diyebiliriz. Elektronik house şu anda en çok tutan müzik. Tüm dünyada en iyi dönemini yaşıyor. -

Mutfakta neler ön plana çıkıyor? - Dünyada inanılmaz bir Uzakdoğu trendi var. Hem sağlıklı hem de lezzetli. Türkiye'de ise bu biraz yavaş ilerliyor. Daha çok İtalyan mutfağı tercih ediliyor. Ama Hakkasan'ın, Zuma'nın, Spice Market'ın İstanbul'da şube açması Türkiye'nin de bu trendlerin çok uzağında kalmadığını gösteriyor. -

Zuma ilk açıldığında fiyatlarının yüksekliği ve "Yer yok," denmesine rağmen bazı masaların boş olması eleştirildi. - Gerçekten de Zuma'da yer bulmak zor. Fiyatları ise sunulan hizmetle doğru orantıda. Yer meselesine gelince, Türkiye'de yurtdışındaki gibi oturmuş bir rezervasyon anlayışı yok. Orada bir rezervasyon yaptırdığınızda kredi kartı numaranızı verirsiniz ve gitmediğiniz takdirde karttan bir miktar para çekilir. Bizde böyle bir anlayış olmadığı için son anda gelmeyenler çıkabiliyor. O zaman da bir-iki masa boş kalıyor.
Haberin fotoğrafları