kapat
E-gazete
|
Hava Durumu
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
English
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
7 Eylül 2008, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
MEHMET BARLAS
BAŞYAZI

Dış düşmanlar azalırken iç düşmanları koruma altına almalıyız

Mensur Akgün Referans'taki köşesinde "Türkiye, komşularıyla sorunlarını teker teker çözüyor ve giderek düşmansızlaşıyor" diye yazmıştı.
Bazen çarpıcı yeni gerçeği görmek için, böyle bir döküm yapmak gerekiyor.
Gerçekten de şöyle bir çevreye baktığınızda, eski çamların bardak, eski düşmanların da dost olduğunu görebiliyorsunuz.
Mensur Akgün'den alıntılayarak dökümü yapalım:
- Yunanistan, Kıbrıs sorunu hala gündemde olmasına, Ege'deki sorunlar henüz resmen çözülmemesine rağmen Türkiye'nin en yakın dostu oldu. AB üyeliğini destekliyor, enerji gibi bir alanda Türkiye'ye bağımlı olmaktan rahatsızlık duymuyor.
- Suriye ile ilişkiler de hayal dahi edemeyeceğimiz şekilde gelişti. 10 küsur yıl önce kim inanırdı Türkiye'nin İsrail'le olan sorunlarını çözmek için Suriye'ye arabuluculuk yapacağına, bir Türk başbakanının AB dönem başkanı Fransa Cumhurbaşkanı ile aynı platformu paylaşıp, Suriye'nin komşularıyla olan ilişkilerini geliştirmesine destek vereceğine, Şam'ın PKK'ya yardımını kesebileceğine, Hatay'dan vazgeçebileceğine? Suriye Cumhurbaşkanı tatilini Bodrum'da geçiriyor.

Kuzey Irak
- İki yıl öncesine kadar müdahale ile tehdit ettiğimiz, Kuzey Irak'la da ilişkilerin düzeyi farklı. Daha yapılacak çok şey var ama karşılıklı anlayış kıtlığından kaynaklanan sorunlar aşıldı, Barzani PKK'ya destek vermekten vazgeçti. Biz de müdahale tehdidinde bulunmaktan.
- İran ile Türkiye'nin arasının nasıl olduğunu son haftalarda gazete okuyan herkes görüyordur. Cumhurbaşkanı Ahmedinecad'ın ziyareti kendi başına önemli bir gösterge. Sebebi ne olursa olsun söyledikleri, yaptıkları İran'ın Türkiye ile olan ilişkilerine önem verdiğini ispatlıyor.
- Rusya ile ticaret alanında bazı sorunlar yaşansa da bunların hiçbiri siyasi değil. İki ülke arasında mükemmel sayılabilecek bir işbirliği var. Yine 10 küsur yıl öncesinden farklı olarak her iki ülke de birbirinin ayağına basmamaya dikkat ediyor. Duma binalarında PKK toplantıları düzenlenmiyor, Türkiye Çeçenlere destek vermiyor. Önyargılar da kırıldı. Çok satan gazetelerde Nataşa haberleri görmüyorsunuz.

Erivan ziyareti
- Bugün de Cumhurbaşkanı Gül yerinde bir kararla tarihi husumetin üstesinden gelmek için Erivan'da. Çok büyük bir olasılıkla Gül'ün ziyareti iki ülke ilişkilerinin normalleşmesine, sınır kapılarının açılmasına, ortak bir tarih komisyonu vasıtasıyla soykırım meselesinin hukukiteknik bir sorun haline dönüşmesine yol açacak. Biz de artık iki küsur milyonluk Ermenistan'dan topraklarımıza saldırır diye korkmayacağız.
Evet genel görünüm böyle.
Bu gidişin sonucu belli... Mensur Akgün şöyle öngörmüş:
- Düşmansız, korkusuz, nefretsiz, kendine güvenen bir Türkiye eskisinden çok daha yaşanabilir, çok daha demokratik, insan haklarına çok daha saygılı bir yer olacak. Bu Türkiye'de bir daha 67 Eylül'ler olmayacak, farklı dinsel ve etnik kökenden gelenler birbirini öldürmeyecek. Ergenekon benzeri örgütler kurulmayacak, Hrant gibi insanlar katledilmeyecek...
Şimdi en önemli sorun, bizim kendimizi bu "Düşmansız" duruma nasıl alıştıracağımızdır.

İç düşmanlarımız
"Dış düşmanlar" giderek buharlaştığına göre, yeni duruma alışmak için "İç düşmanlar"ı koruma altına almalı ve sayılarının azalmaması için onlara özen göstermeliyiz.
Çünkü biz tehdit ve tehlike olmadan yaşayabilecek toplumlardan değiliz.
Bizi "rekabet" değil "düşmanlık" harekete geçirir.
Bu gerçeği bilerek içerideki kamplaşmaları daha da derinleştirmeliyiz.
"Ergenekon" a karşı bir "Ararat" dosyası mutlaka üretilmelidir.
Cumhurbaşkanı Erivan'a gidiyorsa, Genelkurmay Başkanı da mutlaka Bakü'ye gitmelidir.
Osmanlı'dan tevarüs ettiğimiz ve Cumhuriyet döneminde pekiştirdiğimiz genlerimizdeki siyasi kan davalarına ilişkin bilgiler, yeni iç gerginlikler üretmemize mutlaka yardımcı olacaklardır.
Bu çerçevede "Türkün Türk'ten başka dostu yoktur" öz deyişi de, Dil Kurumu tarafından "Türkün Türk'ten başka düşmanı yoktur" şekline dönüştürülmelidir.
Ayrıca komşularımızla dostça ilişkiler kurmayı başaran siyasetçi ve diplomat kadroları mutlaka fişlenmeli ve ilk fırsatta bunlar tasfiye edilmelidir.
Biz tehditsiz ve tehlikesiz yaşayamayız.