kapat
E-gazete
|
Hava Durumu
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
English
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
6 Eylül 2008, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
ERDAL ŞAFAK

Erdoğan'la geniş bir ufuk turu...

Her yurtdışı ziyarette olduğu gibi, Şam'dan dönüş yolunda da Başbakan Erdoğan ile geziyi izleyen biz medya mensupları bir araya geldik. Hem temasları, hem de gündemdeki "Sıcak" konularla ilgili görüşlerini öğrenmek ve kamuoyuna aktarmak için.
Yine her mülakatta olduğu gibi, iç ve dış gelişmelerle ilgili sorular ve yanıtları iç içe geçti.
Erdoğan'ın açıklamalarının bir bütünlük içinde değerlendirebilmesi için mülakattaki akışa bağlı kalmamayı, iç ve dış konuları ayırmayı tercih ettik. Bir de bazı konularda Başbakan'ın yanıtının altına son gelişmeyi veya yorumumuzu "Not" halinde eklemekte yarar gördük.
Dış politikaya ilişkin sorucevaplarla başlayalım.
* "İstikrar için Diyalog Zirvesi"nde bir ara Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ile baş başa görüşme fırsatı buldunuz. Ne dedi?
Erdoğan: AB ile müzakerelerden söz ettik. Şu anda iyi gidiyor. Müzakere sürecindeki rutin bozulmayacağa benziyor. "AB ile ilgili süreçte sıkıntı olmasın" dedik. O da "Gerekeni yapacağız" dedi.
(Not: Erdoğan'ın "Rutin bozulmayacağa benziyor" ifadesi ve Sarkozy'nin güvencesi, Fransa'nın dönem başkanlığında 23 başlığı açma sözünün teyidi oluyor.)

"Rusya stratejik komşumuz"
* Körfez İşbirliği Konseyi ile mutabakat zaptı imzalandı. Belgede ekonomik ve siyasal işbirliğinin yanı sıra güvenlikte işbirliği de öngörülüyor. Ortadoğu basını bunu, Körfez ülkelerinin İran'a karşı Türkiye güvencesi aramaları şeklinde yorumluyor. Ne dersiniz?
Erdoğan: Körfez İşbirliği Konseyi ilk kez bir ülkeyle anlaşma yapıyor. Gerekçeleri de şu: "Türkiye bölgede yükselen ülke. Türkiye, güven ve istikrar demek. Bizim de en çok bunlara ihtiyacımız var."
(Not: 6 üyeli Konsey'de Suudi Arabistan'ın ağırlığı var. Türkiye bu anlaşmayla, Suriye-İsrail dolaylı görüşmeleri, Lübnan krizinin çözümü gibi Ortadoğu'nun geleceğini etkileyecek gelişmelerde devre dışı kalan Suudi Arabistan'ın kızgınlığını ve kırgınlığını törpüleme imkânı da bulmuş oldu.)
* Kafkaslar'daki krizde Türkiye'nin iki taraf arasında sıkıştığı yorumları yapılıyor...
Erdoğan: ABD bizim stratejik müttefikimiz ama Rusya da stratejik komşum. Enerjimin 3'te 2'sini Rusya'dan alıyorum. Ticarette birinci ortağım, turizmde birinci sırada. Kimse bunları göz ardı etmemizi beklememeli. Müttefiklerimiz de anlayışla karşılamalı. Montrö Sözleşmesi'nden milim sapmış değiliz. Gemiler, tonajlar, tarihler, hepsi sözleşme hükümlerine uygun.
(Not: Akdeniz'deki 6'ncı Filo'nun amiral gemisi, 18.400 tonluk "USS Mount Whitney" dün Gürcistan'ın Poti limanına vardı. Rusya "Savaş gemisi insani yardım yapabilir mi?" diye tepki gösteriyor. Pek haksız değil; çünkü "USS Mount Whitney"in esas işi haberleşmeyi dinlemek ve istihbarat toplamak.)
* Gürcistan krizi Montrö Sözleşmesi'ni gündeme getirdi. Eskiden Sovyetler sözleşmenin yenilenmesini ister, ABD karşı çıkardı. Şimdi ABD değişiklik istiyor, Rusya karşı çıkıyor...
Erdoğan: Doğru. Montrö'nün değişmesi için çeşitli ülkelerden talep geliyor ama sıcak bakmıyoruz. Montrö Sözleşmesi'nin olduğu gibi korunmasının tüm bölge için yararlı olacağına inanıyoruz.
* Türkiye'nin Ortadoğu'daki diplomatik hamleleri AB'de nasıl karşılanıyor, tepkileri size nasıl yansıyor?
Erdoğan: Güven çok önemli. Tarafların bize güveni yüksek. Bu da Türkiye'nin bölgedeki rolünü güçlendiriyor.
(Not: Şam'daki zirvede Esat, Türkiye'yi "Güvenilir, dinamik ülke" olarak tanımladı. Sarkozy, "Türkiye'nin bölgedeki önemi ve ağırlığının daha da artacağını" söyledi. Fransız basını daha da açık yazdı. İşte "Le Figaro"nun yorumu: "Herkes Türkiye'nin desteğini istiyor. Türkiye vazgeçilmez bir ülke haline geldi. Türk ve Fransız diplomasisinin işbirliği yapmaları, iki ülke arasındaki gerilimin tümüyle ortadan kalkmasını sağlayabilir.")

"Maç davetinde oyun bozduk"
* Ermenistan'daki maça devlet başkanı yerine hükümet başkanının gitmesi daha uygun olmaz mıydı? Baykal'ın "Bari soykırım anıtına da çelenk koysunlar" açıklamasına ne diyorsunuz?
Erdoğan: Bu gezi siyasi ilişkilerden kaynaklanmadı. Ermenistan Cumhurbaşkanı, Türkiye Cumhurbaşkanı'nı bir maça davet etti. Abdullah Bey'in cevabı, Türkiye'nin uluslararası camiadaki notunu etkileyecekti. Olumsuz olursa, "Bir spor karşılaşmasına dahi gitmiyorlar. Spora da siyaset karıştırıyorlar" denilecekti. Gitmesi oyunu bozdu. İkinci boyutu, Kafkas Platformu'yla ilgili. 4 ayağı (Türkiye, Rusya, Gürcistan, Azerbaycan) oturttuk. Sırada son ayak Ermenistan var. Dışişleri Bakanımı da gönderiyorum. Ermenistan Dışişleri Bakanı'nın Kafkas Platformu konusunda görüşünü alacak. Sayın Gül de Ermenistan Cumhurbaşkanı'na konuyu açacak. Cumhurbaşkanı, nereye çelenk konulacağını Baykal'dan öğrenecek değil.
(Not: Baykal'ın eleştirilerinin bir bölümü hiç olmazsa uyarı olarak görülmeli. Erivan'la Kafkas Platformu dışındaki herhangi bir diyalog, Ermenistan'ın gerek Türkiye'yle, gerekse Azerbaycan'la sorunlarında bir açılım yapması koşuluna bağlanmalı.)
Gelelim Türkiye'nin iç gündemiyle ilgili sorulara ve yanıtlara...
* Ergenekon sanıklarından Hurşit Tolon ve Şener Eruygur paşaların cezaevinde Silahlı Kuvvetler adına ziyaret edilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Erdoğan: Savcılığa başvurularak özel izinle ziyaret edilmiş. Ben de ziyaretten sonra televizyondan haberdar oldum. Genelkurmay Başkanımız Orgeneral İlker Başbuğ ziyaretten sonra bana geldi, konuyu görüştük. "TSK adına yapılmıştır" açıklamasını teyit etti. Sivil ve askeri kanatta olumlu veya olumsuz sonuçları olabilir ama ben insani amaçlı bir ziyaret olarak değerlendirdim.

"PKK'ya katılım önlenemedi"
* Anayasa Mahkemesi'nin kapatma davasındaki gerekçeli kararın siyaset alanını daraltacağı görüşleri var.
Erdoğan: Anayasa Mahkemesi'nin kararına saygı duymaktan başka çaremiz yok. Fakat biz muhalefetin yaptığı değerlendirmelere katılmıyoruz. Ne ben, ne de arkadaşlarım AK Parti'nin laiklik karşıtı eylemlerin odağı gösterilmesini kabul ediyoruz. Görünen o ki, Türkiye'nin en güçlü partisiyiz. 2009 yerel seçimleri turnusol kâğıdı olacak. Demokrasilerde meşruiyetin temelinde halk vardır. Kararı halk verir. Meşruiyeti tayin yetkisi CHP'ye ait değildir. CHP'nin meşruiyeti 22 Temmuz 2007 seçimlerinde yüzde 20'yi bile bulamadı. O da DSP'nin desteğiyle. AK Parti'nin meşruiyeti ise yüzde 47.
* Dağdakileri indirmeye yönelik yeni açılımlar var mı?
Erdoğan: Önümüzdeki hafta terör zirvesi yapacağız. İlgili bakanlar, komutanlar ve istihbarat birimleri katılacak. Önlemleri, teşvikleri konuşacağız. 1990'larda dağda 6 bin kişi vardı, şimdi de aşağı-yukarı bu kadar. Üstelik binlerce kişi de etkisiz hale getirildi. Katılımların önüne geçilememiş demek ki.
Erdoğan'ın verdiği bilgiler, Org. Başbuğ'un "Diyarbakır'ın problemi bizim problemimizdir" açıklamasıyla birlikte değerlendirilirse, iddialı bir önlem ve teşvik paketinin hazırlanacağı sonucuna varılabilir.
Ama yine de ihtiyatlı olmak gerekiyor. Çünkü, Esat'ın Şam zirvesinde dediği gibi;
"Öyle bir coğrafya ki burası, veriler birkaç haftada değişebiliyor. Ezberler çok çabuk bozulabiliyor..."