kapat
E-gazete
|
Hava Durumu
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
English
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
3 Eylül 2008, Çarşamba
Sabah
 
Haberler Spor Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Magazin Sağlık Televizyon Yazarlar Kültür Sanat
 
24 Saat
24 Saat
Rutkay Aziz, göçün bir dünya sorunu olduğunu belirterek şunları söyledi: "Gurbet Kuşları'nda canlandırdığım baba karakterinin 'İstanbul 15 milyonu besliyor, bizi mi besleyemeyecek' diye bir repliği var. Oysa işin gerçeğine bakınca ekmek artık aslanın ağzında bile değil, gırtlağında..."

Yaşanan kültürel kirliliğin işbirlikçisi olmamalıyız

BÜLENT İPEK
Güncelleme : 03.09.2008 09:58
Usta tiyatrocu Rutkay Aziz, "Hepimiz bir şekilde kirleniyoruz" dedi ve ekledi: Muhsin Ertuğrul, 'Şemsiyelerimizi açalım, pislik bize bulaşmasın' derdi. Artık şemsiye de kurtarmıyor, kültürel pislik bir şekilde bulaşıyor..
Orhan Kemal'in 'Gurbet Kuşları' adlı romanından ekrana uyarlanan TV dizisinde; oto tamircisi 'Fikri Usta' karakterini canlandıran usta oyuncu Rutkay Aziz, "Mesleki saygınlığı korumanın zorluklarını yaşıyoruz. Yaşanan kültürel kirliliğin işbirlikçisi olmamalı ve değerlerimize mümkün olduğu kadar bağlı kalmalıyız" dedi. Nazım Hikmet Vakfı Başkanı kimliğiyle de dikkat çeken usta oyuncu; yeni dizisi, tiyatro ve başkanı olduğu vakfa ait görüşlerini GÜNAYDIN'a anlattı.

*RUTKAY AZİZ FOTOĞRAFLARI İÇİN TIKLAYINIZ...

KONUŞTUM, İZİN ALDIM
* 'Avrupa Yakası'ndaki konuk oyunculuğunuzu saymazsak, beş yıldır bir televizyon dizisinde yoktunuz...
Bunun nedeni; benim Ankara Sanat Tiyatrosu denen gerçeğim... 10 yıl sonra Ankara Sanat Tiyatrosu'nda Nazım Hikmet'in 'Memleketimden İnsan Manzaraları'nı sahneledim ben, bir de oynamak gibi bir durumum oldu. Tiyatroda hem yönetim, hem oyuncu olarak yoğunlaşınca televizyona zaman ayırmak zorlaşıyor. Ardından Sabahattin Ali'nin hayatını konu alan 'Benim Meskenim Dağlardır' oyununu sahneledim. Gülse'den (Birsel) gelen 'Avrupa Yakası' teklifi hafta içi pazartesi, salı günlerini kapsadığı için kabul ettim. Tabii oradaki karakter ne olacak bilmiyorum. Kendileriyle konuştum; 'Gurbet Kuşları' ile yolculuğa çıkıyorum' dedim, izin verdiler.

* 'Gurbet Kuşları'nda nasıl bir rolünüz var?
Usta bir oto tamircisi... Geçmişinde emek mücadelelerinin içinde yer alan, ilkeli, dürüst, yurtsever ve bu doğrultuda ailesine sahip çıkıp; inandığı düzeyde yaşam kurmaya çalışan bir baba. Bunu ne kadar başaracağını hep birlikte göreceğiz.

SİNEMADAKİ SORUN İÇERİK SORUNU
* Bu tarz bir oto tamircisi rolü, sizin filmografinizde pek yok. Televizyonda oto tamircisini oynamaya tereddüt etmediniz mi?
Yok canım neden edeyim? Tiyatro sahnesinde bu tür karakterler oynadım ama televizyonda ilk oluyor.

* Şimdiye dek oynadığınız sinema filmi sayısı 15'i bulmuyor. Neden daha çok filmde oynamadınız?
Bu salt benden kaynaklanmıyor. Bizim sinemayla tanıştığımız dönemde şimdiki kadar çok film çekilmiyordu. İlk filmim Zülfü Livaneli'nin 'Yer Demir Gök Bakır'ıydı. Sinemaya 90'lı yıllarda başladım.

* Çok tartışılan 'gişe filmi' ve 'sanat filmi' ayrımını nasıl yorumluyorsunuz?
Diğer arkadaşlarım gibi bir kenara atmıyorum gişe filmlerini. Bunu da düşünmek ve tartışmak lazım.

* Sizce sektördeki film sayısı arttıkça, kalite de aynı oranda artmıyor mu?
60'lı yıllarda sinema çok üretkendi ama o yıllardan Türk Sineması'na kaç film kaldı. 'Ulusal onurumuzdur' diyebileceğimiz, 'haftaları' yapılabilecek filmlerimizin sayısı çok az. Konuya 'hareket berekettir' diye bakmıyorum. Bence sorun içerik sorunudur.

'SUSUZ YAZ' İLE GURUR DUYUYORUM
* İçerikteki sorun nedir peki?
Kalıcılık, klasikleşme. Filmlerimizin sorunu budur. Metin Erksan'ın bir 'Susuz Yaz' filmi hâlâ gösterilebiliyorsa, ben bundan onur duyuyorum.

* Bu yorumunuzdan yola çıkarak; çok film çekildiği için sinemamız kurtuldu diyebilir miyiz?
Ben öyle demiyorum. Doğrudur çok film yapılarak sektöre bir canlılık, zenginlik gelmiştir. Ama bu giderek bir fabrikasyona döndüğünde Türk Sineması çok kötü darbe de yiyebilir. Düzeyli ve kaliteli üretim azalmaya başladığında, Türk Sineması tekrar bir duraklama dönemine girer.

* 'Recep İvedik' filmi gişe rekoru kırdı ama çok da eleştirildi. Siz konuya nasıl bakıyorsunuz? Siz öyle bir filmde oynar mıydınız?
En büyük hasılatı elde etti bu film. Görmediğim için oynama konusunda bir şey diyemem. Ama 'o filmi izleyen beş milyon kişi kendilerinde bir Recep İvedik bulmuş olabilirler mi?' diye de düşünüyorum.

* Sizin üstün bir komedi yönünüz olduğunu 'Bizimkiler' ve 'Avrupa Yakası'ndaki rollerinizden biliyoruz. Sinemaya farklı açıdan mı bakıyorsunuz?
Ben tiyatroya da öyle baktım. Tiyatro bu açıdan daha belirleyiciydi. En azından kendi tiyatromu kendi arkadaşlarımı, kendi oyunumu seçiyordum. Bunun birtakım sıkıntıları da oldu. Hâlâ da oluyor ama bir özgürlüğünüz var. Tabii televizyon dizisi deyince bu kadar özgür olamıyorsunuz. Çok farklı bir alan... Kendi kuralları olan bir mecra. Beklentileri var. Çok daha büyük rakamlar dönüyor işin içinde. Ama elden geldiğince yalnız ben değil, bir çok arkadaşım seçici davranıyoruz. Bu hayatın her alanında söz konusu.

BİR ŞEKİLDE PİSLİK BULAŞIYOR
* Nedir o hayatın her alanındaki sorun?
Çok büyük bir kültürel kirlilik yaşanıyor. Biz bu kültürel kirliliğin işbirlikçisi olmayarak, bu ülkeye ve topluma o kadar katkı sağlamış olacağız. Kimse yarasız olduğunu söylemesin; hepimiz bir biçimde yaralıyız. Önemli olan hafif yaralı olmak ve onun tedavi olanağını açık tutmak. Kimse 'kirlenmedim' demesin. Bir biçimde kirleniyoruz. Muhsin Ertuğrul, 'Aman şemsiyelerimizi açalım pislik bize bulaşmasın' derdi. Şemsiye de kurtarmıyor, bir biçimde bulaşıyor.

* Popüler olmaya çalışmak da işbirlikçilikten mi sayılıyor size göre?
Popüler olmak bir suç değil. Önemli olan o popülerliği hayatta nasıl ve ne doğrultuda kullandığındır. Ankara Sanat Tiyatrosu'na hiç gelmemiş biri Rutkay Aziz'i görmek adına Nazım Hikmet'in oyununa geliyorsa; ben böyle popülerliğe varım.