kapat
E-gazete
|
Hava Durumu
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
English
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
2 Eylül 2008, Salı
Sabah
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
NAZLI ILICAK

Pamuk ve Masumiyet Müzesi

Nobel ödüllü bir yazardan, imzalı kitap almak çok sevindirici bir durum. Orhan Pamuk, kitabını yollamasaydı da, mutlaka satın alıp okuyacaktım. Çünkü, bir aşk romanı yazacağını birkaç yıl önce duymuştuk. Acaba sıradan bir aşk romanından farkı olacak mıydı? İlk merakım buydu. Zihnimi kurcalayan bir başka soru da, diğer kitapları kadar okunması zor bir eser mi söz konusuydu?
Daha ilk sayfalarda, bu iki sorunun cevabını buldum.
Pamuk, aşk romanının, -Tayyip Erdoğan'ın tabiriyle-hem de "daniskasını" yazmıştı. Öylesine akıcı bir üslubu vardı ki, elinize aldınız mı, bir türlü bırakamıyordunuz. Hatta kızım Aslı ile büyük sorun yaşadık. Bir o alıyor okuyor; elinden ben kapıyorum, kaldığım yerden devam ediyorum. Bir evde eğer iki kadınsanız, tek roman az; şimdiden haber vereyim.
Aşk romanının daniskasından neyi kastettiğimi açıklayayım: Konunun benzerine Reşat Nuri Güntekin'in ya da Kerime Nadir'in kitaplarında rastlayabilirsiniz. Ama hadiseleri ele alış biçimi, duyguların sergilenişi ve olayların cereyan ettiği sosyokültürel ortamı özenle anlatışı, hikayeyi, basit bir aşk macerasının ötesine taşıyor.
Dudaktan Kalbe dizisini hatırlatan bir aşk üçgeni: Kemal'in, herkesin takdir ettiği güzel bir nişanlısı var: Sibel. Bir de sonradan aşık olduğu daha mütevazı bir ailenin kızı Füsun. Bu aşk üçgeninin nasıl geliştiğini kitaptan takip edeceksiniz elbette. Ben, fikir vermek için, çok kısa bir bölümünü yayınlıyorum.

Kitaptan etkileyici bir bölüm
Kemal ile Sibel'in nişan töreni. Füsun da orada. Herkes Füsun'la dans etmek için kuyruğa girmiş. Kemal sadece Füsun'u düşünüyor; onu başkalarının kolları arasında gördükçe kıskançlıktan ölüyor. Füsun'la bir punduna getirip dans etmeyi başarıyor. Füsun soruyor:
- Bundan sonra ne olacak onu söyle...
- Yarın her zamanki gibi (sesim bir an titredi) saat ikide, sen sınavdan çıktıktan sonra, gene Merhamet Apartmanı'nda buluşalım mı? Bundan sonra ne yapacağımı sana o zaman rahat rahat anlatayım.
- Hayır, şimdi söylersen gelirim.
Yarın ikide bana geleceğini, her zamanki gibi sevişeceğimizi ve hayatımın sonuna kadar ondan hiç ayrılmayacağımı, harika omuzlarına, bal rengi kollarına dokunurken, dumanlı kafayla düşünmek o kadar güzeldi ki, o anda onun için her şeyi yapmam gerektiğini anladım. 'Aramızda artık başka biri olmayacak' dedim...