kapat
E-gazete
|
Hava Durumu
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
English
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
2 Eylül 2008, Salı
Sabah
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
MAHMUT ÖVÜR

İstanbul çığırından çıkıyor kimse dur demiyor

İstanbul'un en öncelikli sorununun ne olduğu sorulduğunda yıllardır değişmeyen cevap "ulaşım" oluyor.
Bu da pek şaşırtıcı sayılmaz. Çünkü insanlar en acıtıcı biçimde ulaşımda sorun yaşıyor.
Şimdi bu sorunu daha da katlayacak başka bir sorun kapımızda: Su sıkıntısı...
Son birkaç gündür İSKİ, su borularında yenileme gerekçesiyle İstanbul'da 24 saat su kesintisine gitti.
Bu gerekçe ne kadar doğru bilmiyorum ama görünen o ki, Melen suyu da çare olmadı ve önümüzdeki günlerde İstanbul'da derin bir susuzluk sıkıntısı yaşanacak.
Buna elektriği, havagazını da eklemek mümkün...
Peki, Türkiye'yi dünyaya taşıyan bir kent ciddi bir problemle karşı karşıyayken o kenti yönetenler ne yapıyor?..
Önceki gün İstanbul'u helikopterle dolaştım... Ve ilk izlenimim; tüm yaptıklarımıza rağmen bu şehir hala güzelliğini koruyor.
Elbette bu sevindirici ama bu sevincimizin fazla sürmeyeceği düşüncesindeyim. Çünkü gittikçe büyüyen genişlemeyi görüp de, endişe duymamak mümkün değil.
Anadolu yakasında doğuya ve kuzeye doğru...
Akfırat'ta, Kurtköy'de, Sarıgazi'de, Çekmeköy'de, oradan Beykoz tepelerine Anadolu Yakası'nda devasa bir yapılaşma sürüyor.
Binlerce, on binlerce konut yapılıyor...
Beykoz, Reşadiye ve Ömerli Barajı havzasında orman içlerine bile villa yapılmış.
Aynı şey Avrupa yakasında da geçerli...
Kilyos'tan Taşoluk'a, İkitelli'den Beylikdüzü'ne dağlar, taşlar, tarım alanları yapıyla donatılmış durumda.
Başakşehir ve Ispartakule taraflarını anlatmaya bile gerek yok. Yapılan ve yapılacak olanlarla adeta yeni bir İstanbul kuruluyor.
Sözünü ettiklerimiz yeni yapılaşmaya açılan alanlar...
Bir de, Maltepe, Ümraniye, Bağcılar, Zeytinburnu, Gaziosmanpaşa gibi ilçelerin yer aldığı eski diyebileceğimiz İstanbul var. İç içe geçmiş, bitişik nizam koca koca apartmanlar...
Yüzde 60, iskansız ve depreme dayanıklı olup olmadığı bilinmeyen yapılar dolu.
Yukarıdan bakınca insan ürperiyor. Bir depremde bu bitişik binaların domino taşı etkisiyle yıkılmayacağının hiçbir garantisi yok.

Mezarlık ilan etmeli?
İstanbul'un durumu gerçekten hiç iç açıcı değil.
Böylesine hızlı büyüyen bu canavara ne doğa dayanır, ne su, ne de yol yeter...
Ömerli Barajı'nı gördüm, su en az 15 metre aşağı çekilmiş... Taşıma suyla da İstanbul'un su ihtiyacının karşılanmayacağı çok açık.
Peki, ne yapılmalı?
Paris, Londra, Roma'daki gibi sınırlı alanlara yapılaşma izin verilmeli.
Bugün 12 milyon olan nüfus yarın 20 milyona çıkarsa bu nüfusa hangi suyu vereceksiniz?
Bu nedenle bu gidişin durdurulması gerekiyor.
İstanbul'un daha fazla büyümeye, daha fazla konuta ihtiyacı yok. Eski yapıların yıkılıp yenilenmesi için de acilen bu gidişin durdurulması gerekiyor.
1970'lerde İstanbul Belediye Başkanı olan rahmetli Aytekin Kotil'in bir meclis toplantısında şöyle dediği anlatılır:
"Bu şehri yapılaşmadan korumak için Boğazlar dahil birçok bölgeyi mezarlık alanı ilan edelim."
Gerçekten de havadan bakınca mezarlık ve askeri alanlar dışında çok az yeşil alan var.
Elbette İstanbul, bir dünya şehri olacaksa boğazında da başka yerlerinde de yeni yapılaşma olabilir. Ama böyle barbarca bir yapılaşma dünyanın hiçbir gelişmiş şehrinde yok, daha doğrusu olamaz da...
Böyle giderse rahmetli Kotil'in ironik önerisi kendiliğinden gerçek olacak.