kapat
E-gazete
|
Hava Durumu
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
English
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
2 Eylül 2008, Salı
Sabah
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar
 
24 Saat
24 Saat
ERGUN BABAHAN

Ama Deniz Bey

CHP lideri Baykal, üst düzey komutanların devir teslim törenlerini değerlendirirken, konuşmaları beğendiğini belirtti ancak, "ama" diyerek kesti.
Biz de kendisine bu "ama"nın anlamını sorduk.
Kendisinin hiçbir zaman darbeci olmadığını, 12 Mart muhtırasında gözlerinin dolduğunu anlatarak cevap verdi.
Herhalde aradan geçen yıllar kendisini katılaştırmış.
Çünkü 27 Nisan Muhtırası'na partisi yürekten destek vermişti.
Genel Başkan Yardımcısı, muhtırayla ilgili tepkisini "Ülkenin temel değerlerine askerin sahip çıkmasını yadırgamamak lazım" sözleriyle dile getirmişti.
1971'den 2007'ye kadar geçen 36 yıl içinde Sayın Baykal'ın muhtıralar karşısındaki tavrının değiştiğini gösteren bir yaklaşım değil midir bu?
27 Nisan'a böyle tavır almış bir partinin genel başkanının, "Komutanlar güzel konuşuyor ama..." deyip susmasını nasıl değerlendirmek gerekir acaba...
AK Parti iktidara geldiği günden beri CHP'nin çizgisi bellidir.
Bu da sivilasker bürokrasisi ile CHP'nin muhalefet kulvarlarının birbirine yakınlaştırılmasıdır.
Sabih Kanadoğlu, cumhurbaşkanı seçimi için 367 kişinin hazır bulunması şartını ortaya attığında buna sahip çıkan CHP olmuştu.
27
Nisan Muhtırası'na da sahip çıkan CHP olmuştu.
CHP, ana muhalefet olarak varoluş gerekçesini AK Parti'nin şeriatçı bir parti olduğu iddiası üzerine kurmuş durumda.
Bu yolda, farklı güçlerle işbirliği yapmaktan ve bunu açıkça ilan etmekten çekinmiyor.
Seçim öncesi gerçekleştirilen mitinglerdeki işbirliği bunun açık bir göstergesiydi.
Oysa çevreden yoksulluğa, gelir dağılımından sağlığa kadar birçok alanda işbirliği yapılabilecek çok sayıda sivil toplum kuruluşu, sendika, gençlik örgütü var.
CHP nedense bu alanlarda muhalefet yapmayı kendine zül görüyor.
Varsa yoksa rejim kavgası.
Bu kavgayı da daha çok yukarıda belirttiğimiz üzere, sivilasker bürokrasi üzerinden götürmeye çalışıyor, bu da Türkiye'de demokrasinin üstünlüğü ilkesinin gölgelenmesine yol açıyor.
Tekrar ediyoruz, demokratik bir ülkede ana muhalefet partisi lideri, komutanları, sadece konuşmakla kaldıkları için eleştirmez, eleştiremez.
Demokrasilerde artık askerleri konuşmaktan başka şeyler yapmaya davet etmek düşünülemez bile...