kapat
E-gazete
|
Hava Durumu
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
English
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
31 Ağustos 2008, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak
 
24 Saat
24 Saat
Bülent Saraloğlu

Yöre halkıyla dalga geçilmesine izin vermem

Güncelleme : 30.08.2008 21:40
Bülent Saraloğlu'nun (35) işi belki de tüm yıl boyunca masa başında oturan kişileri, dağlarda, yaylalarda dolaştırmak. O bir dağ rehberi ama Turizm Bakanlığı'nın böyle bir statüsü olmadığı için yasal olarak rehber olmadığını söylüyor. Yazın Doğu Karadeniz, kışın İstanbul çevresinde günü birlik turlar yapıyor. Bu işe nasıl başladığını sorduğumuzda şöyle yanıt veriyor: "Bu işte 18 yılımı doldurdum ve nasıl başladığımı anlatamam. Çünkü biz, bir grup arkadaşla kendimizi bu işin içinde bulduk. Eskiden çadır kurarak gezerdik. 2000 yılında kendi acentemizi kurduk (Bukla). Rize Ardeşen'de doğdum ve büyüdüm. Bilkent Üniversitesi Kamu Yönetimi'ni bitirdim. Ama bu, hiç idalimdeki gibi bir eğitim değildi. At üstünde köyleri dolaşan bir kaymakam olmak istiyordum. Şimdi de benzer bir iş yapıyorum aslında. Ama gelecek konusunda bir kaygım yok. Hep 'Dağlarda çok uzun yıllar kalamazsın, yaşlanacaksın,' diyorlar. Ama ben diğer insanlara göre daha sağlıklıyım. 55 yaşına kadar bu işi yapabilirim." Saraloğlu, her geçen gün insanlarla uğraşmanın daha zorlaştığını anlatıyor: "Eskiden kullandığımız teknik ekipmanlar veya konakladığımız yerler daha kötüydü. Ama gerçekten bu işe gönül veren insanlar geliyordu. Artık moda olmuş gibi... Ve insanların beklentileri yükseldi. Bunu karşılamak da şimdilik mümkün değil. Buna rağmen insanlar biliyorum ki 'Niye klima yok, plazma TV yok?' diyecekler. Biz kitle turzmi yapmıyoruz. Otobüslerle 45 kişi yaylalara çıkmıyoruz. 10 kişi gidiyoruz. İki kare fotoğraf çekip, laz böreği yemenin peşide koşan insanlar istemiyoruz. Eko-turist olmanın pek çok koşulu vardır. En önemli koşulu doğaya zarar vermemek. Bunun yanı sıra turlara katılan insanların, yöre halkıyla dalga geçmesine izin vermiyoruz. Örneğin müşteriler yörenin şivesini kullanarak, cümlenin başına - uuuuy, sonuna da -da ekleyerek konuştuklarında onları ciddi bir şekilde uyarıyoruz." Bu şartlar altında evlenmesi de pek mümkün olmamış: "Annem Rize'de yaşıyor ve oraya her gittiğimde ilk kelimesi "Hoşgeldin,", ikincisi "Ne zaman evleniyorsun?" olur. Ama bizim şartlarımızda evlendikten sonra bu hayatı devam ettirmek çok zor. Turların ardı arkası kesilmiyor. O yüzden şu an evlenmeyi düşünmüyorum."