kapat
E-gazete
|
Hava Durumu
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
English
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
31 Ağustos 2008, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak
 
24 Saat
24 Saat
Her yıl Bunol'de yapılan Domates Festivali'ne bu yıl 30 binin üzerinde katılım oldu.

Göğüs göğüse domates savaşı

MELİS D. ÇALAPKULU
Güncelleme : 30.08.2008 21:40
Bir internet sitesine en çılgın videolarını çekip yollayanlar, ödül olarak Ispanya Valencia'daki 'Domates Festivali'ne katılmaya hak kazandı ve baştan aşağı 'salça' oldular. SABAH Pazar da onların peşinde 'domates nehri'ni geçti!..
İLİŞKİLİ HABERLER
Göğüs göğüse domates savaşı
La Tomatina (Domates) Festivali, İspanya'nın üçüncü büyük kenti Valencia'da, 1944 yılından beri her ağustos ayının son çarşambasında gerçekleştiriliyor ve o gün binlerce kişi tonlarca domatesle büyük bir savaş veriyor! Bu festivalin sloganı 'Yemeğinle oyna'. Bu yıl düzenlenen festivalde 14 kişilik bir Türk ekip de yemekleriyle oynadılar... Onlar, www.yedigunyildizlari.com sitesine çılgın videolarını yükleyen ve Yedigün kapaklarındaki şifreleri yollayarak bu festivale katılmaya hak kazananlardı. Biz de bu yıl, bu 'çılgın' ekiple birlikte Valencia'ya 30 km. uzaklıktaki Bunol kasabasındaydık. Ve onlar, çılgın adamın ödülü de çılgınca olur deyip ödüllerinin hakkını sonuna kadar verdiler... Bu yılki festivale 30 binin üzerinde insan katıldı. Nüfusu normalde 9 bin civarında olan Bunol, binlerce turisti ağırladı. Kamyonlarla taşınan yaklaşık 120 ton domates, sokaklarda domates nehri oluşturdu ve adeta salçaya dönen binlerce kişi bu nehirden 'aktı'. Biz de Türk ekibi olarak, birbirimizi kaybetmemeye çalışarak binlerle göğüs göğüse savaşımızı yapmak üzere yollara düştük. Önceden aldığımız tavsiye üzerine (daha sonra atılmak üzere) ayağımızda eski ayakkabılar, eski bir şort ve tişört, gözümüzde de deniz gözlükleriyle domates fırlatmaya hazırdık. Kalabalığa karıştığımızda önce başımızdan aşağı yediğimiz sularla irkildik. Festivali evlerinde izleyenler, balkonlarından aşağıya kova kova su boşaltıyordu. Biz de ancak domatese sıvandıktan sonra bu yukarıdan boşaltılan suların kıymetini anlayacak ve en azından yüzümüzü temizlemek için, gözümüze, boşaltılmak üzere olan kovaları kestirip altına girmeye çalışacaktık. Sıkış tıkış ara sokakları geçmeyi (ezilmeden) başarınca esas savaşın olduğu meydana vardık ve o an herkes, kelimenin tam anlamıyla kendini kaybetti. Domateslerin çoğu ezilmişti ve bütün domates bulmak çok zordu ama yerlerde bulduğumuz birikintileri avuçlayıp avuçlayıp büyük bir savaşın şehvetiyle tanımadığımız insanlara fırlatıyorduk. Tabii işin dometes yeme kısmı da vardı. Suratımızda patlayan her domatesin hırsıyla biraz daha hızlı fırlatmaya çalışıyorduk (Bu yüzden de ertesi gün kollarımızda müthiş bir ağrıyla uyandık). Dönüş yolunda yine izdiham yaşandı. Kimileri yatmış, domates nehrinde yüzmeye çalışıyordu. Bazı gruplar "Tişört, tişört!.." diye bağırarak önlerinden geçenlerin tişörtlerini yırtıp almaya çalışıyordu. Kimi de tişörtünü gönüllü çıkarıp birilerine fırlatıyordu. Yolun sonunda şişe sular alıp en azından yüzümüzü, kol ve bacaklarımızı yıkadık, çünkü kuruyan domates cildi yakıyordu. Otel odasında duş faslı ise uzun sürdü, çünkü saç diplerinden domates çekirdeği ayıklamak hiç de kolay değilmiş! SABAH yazarı Engin Ardıç'ın da geçen cuma yazısında belirttiği gibi bu festival Ölmeden Önce Yapılması Gereken 100 Şey kitabına da girmişti ve biz de meydandan ayrılırken tam da bunu söylüyorduk: İnsan hayatında bir kez olsun böyle bir tecrübe yaşamalı...
Haberin fotoğrafları