kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 31 Ağustos 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
MEHMET BARLAS
BAŞYAZI

Bütün bayramlar aynı zamanda kriz günleri midir?

Belki hâlâ bu uygulama vardır...
EBU'ya (Avrupa Yayın Birliği) üye ülkelerin televizyonlarının haber daireleri temsilcileri, senede bir gün Cenevre'de bir araya gelirdi.
Bu toplantıda önümüzdeki yıl patlaması muhtemel krizlerin ve gerçekleşeceği önceden bilinen önemli gelişmelerin dökümü yapılırdı. Böylece haberciler o yıla hazırlıklı girer ve kadrolarını o kriz ve gelişmelere göre takviye edip donatırlardı.
Türkiye'de böyle bir geleceğe dönük muhtemel krizlere ve beklenen önemli gelişmelere ilişkin günlerin listesini yapmak çok kolay.
Örneğin her "23 Nisan" sivil siyasetin gösteri günüdür.
Ulusal Egemenlik Bayramı dolayısıyla kamuoyunun dikkat odağında TBMM vardır.
TBMM Başkanı tebrikleri kabul eder, Anıtkabir Defteri'ne TBMM Başkanı mesajını yazar, TBMM'de verilen resepsiyonda ev sahipleri olan sivil siyasetçiler ağırlıklarını koyarlar.

Askerlerin günü
Buna karşı "30 Ağustos"larda kamuoyunun gözleri ve kulakları, askerden gelecek açıklamalara ve Genelkurmay Başkanı'nın mesajlarına yönlenir. "Zafer Bayramı" resepsiyonunda mekan Orduevi, ev sahipleri de askerlerdir.
Eski komutanların yeni komutanlara görevlerini devretme törenleri de, 30 Ağustos'un uzantıları arasındadır.
Devleti ve siyaseti derinine izleyen haberciler, 23 Nisan'ı da, 30 Ağustos'u da, hazırlıklı karşılarlar.
Çünkü bu iki gün, "İki başlı yönetim" tablosunun en belirgin biçimde haberleştirilmesine vesile olur. Gizli gerginlikler bu günlerde su yüzüne çıkar.
"19 Mayıs" ve "29 Ekim" günleri de bu şekilde "Devlet" ile "Siyaset" gerginliklerine vesile olabilir.
Aslında bu açıdan bakıldığında, siyasi habercilik Türkiye'de kolay bir uğraş alanıdır.
Örneğin her Ramazan ayında, laikliğe farklı pencerelerden bakan medya, kendince haber değerlendirmeleri yapmak için hazırlanır.

Laiklik ve Ramazan
Ülkede şeriat tehdidinin olduğunu vurgulayan ve "Laiklik tehlikede" diye her fırsatta haber ve yorum yapan medya, Ramazan'ı özel programlarla karşılarken, bir yandan da oruç tutanların tutmayanlara nasıl baskı yaptığını her fırsatta haberleştirir.
Buna karşı daha mütedeyyin kesimlere hitap eden medya Ramazan'ın "Hoşgörü ayı" olduğunu her vesile ile vurgularken, bir yandan da kendileri kadar dindar olmayan toplum kesimlerine ve siyasetçilere karşı hoşgörüsüzlüklerini seslendirirler.
Yani her Ramazan ayı haberciler için laiklik üzerindeki muhtemel gerginliklere hazırlıklı olunmasını gerektiren bir süreç olarak geçmeye adaydır.
Geçmiş gazete koleksiyonlarını bir karıştırın, ne demek istediğimi anlarsınız.
Hangi resepsiyonlara kimlerin eşsiz davet edildiği, hangi resepsiyonda hangi kamu görevlisinin hangi diğer kamu kurumuna gol attığı, kimin kimi görmezden geldiği benzeri haberler, bu takvim günlerinin değişmez malzemeleri arasındadır.
Bu hep böyledir.

Washington'da bir davet
Sadece aktörler değişiktir.
Böyle durumlarda Amerikan siyasetini iğnelemek için anlatılan meşhur papağan fıkrasını hatırlarım. Washington'da yaşayan bir zengin, evine bir papağan satın almış.
Ancak papağanın eski sahibi, Amerikan başkentinin ünlü randevuevinin patronuymuş.
Papağanın yeni sahibi, Washington'un önde gelenlerine davet verirken, papağanı da kapının yanındaki tüneğine yerleştirmiş.
Davete katılanlar eşleri ile gelmişler. Salon dolmuş.
Bu sırada papağan davetlilere bakıp, şöyle bağırmış:
- Erkekler aynı, sadece kadınlar farklı.