kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 30 Ağustos 2008, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
HINCAL ULUÇ
Hıncal'ın Yeri

"Gazetecilik bu mu?.."

Başlık tırnak içinde.. Çünkü laf benim değil, Sevgili kardeşim Cengiz Semercioğlu'nun.. Yazısına bu başlığı atmış.. Niye?..
Türk basını Galatasaray'ın yeni Teknik Direktörü Skibbe'nin eşinin Türk olduğunu, adam bu ülkeye gelip işe başladıktan 2.5 ay sonra öğrenmiş..
"Güiza'nın striptiz yapan eşini kaçırmazlar ama, hiçbir spor muhabiri kimdir bu Skibbe'nin eşi diye merak edip bakmamış" diyor..
Fevkalade ilginç haberi bal gibi atlayan medyamız bir de utanmadan, sıkılmadan eleştiri yöneltmiş Skibbe'ye, ona da ifrit olmuş Cengiz.. " 'Neden bugüne kadar bu haberi sakladılar' diye Galatasaray kulübüne. 'Açıklasa taraftar daha sıcak yaklaşırdı' diye Skibbe'ye eleştiriler var da, kimse külahını önüne koyup düşünmüyor" diyor.. "Düşünmüyor ki, gazeteci o haberi bulup yapmakla yükümlü.."
Cengiz nasıl çağdışı kalmışsın..
Yahu haber artık, gazetenin, muhabirin işi mi?..
İhlas Haber Ajansı'na sorsana, o haberi niye yapmamış da gazetelere dağıtmamış?..
İki kelime konuşsalar, bir de resmini çekseler, senin Hürriyet, benim Sabah başta tam sayfa verirlerdi, her zaman yaptıkları gibi ajans röportajını..
Sonra kulüplerin resmi siteleri var. Hatta sporcuların.. Spor adamlarının.. Oraya koysalardı da, benim acar muhabirim sabah masasına oturup bilgisayarın başına geçince habere ulaşsa, olmaz mıydı?..
İlle de muhabir zahmet edecek.. Taa anasının nikâhındaki kulüp tesislerine gidecek.. Oradan haber çıkaracak da yazacak.. Ölme eşeğim ölme.. Yazık değil mi çocuğa?..
Gazetecilik bitti Cengiz.. Bitti!..
Boşa kürek çekiyorsun..
Boşu boşuna Galatasaray muhabirlerini sorguluyorsun.. Niye?.. Niye adam bunca zahmete girsin ki.. Masasının, bilgisayarın ve telefonun başında gün geçirip ay başında tıkır tıkır maaş alırken, kendisinden hiçbir şey istenmez, hiçbir şeyin hesabı sorulmazken niye zahmet etsin ki..
Günümüz gazeteciliğinde yaptığın her şey yediğin her halt, yapmadıkların dahil yanına kâr kalıyor.. Bunu da herkes biliyor.
O yazıyı yazdın.. Şimdi sor bakalım Sevgili Ertuğrul Özkök Müdürüne.. Ben de Ergun Babahan'a sorayım.. Burada açık mektupla Sedat Ergin'e, Serdar Turgut'a, Tayfun Devecioğlu'na, yani bu ülkenin en büyük beş gazetesinin Genel Yayın Müdürlerine soralım..
Gazetecilik adına bu yüz kızartıcı, bu utanç verici durum ortaya çıktığında biri, içlerinden bir teki, Spor Müdürünü çağırtmış da "Nedir bu rezillik" demiş mi?.. O Müdür, Galatasaray muhabirine "2.5 aydır bu işin nasıl farkına varmazsın" diye hesap sormuş, ceza kesmiş mi?..
Bu haberin farkına varmayan spor servislerinin bir tekinde, bir kişiye bir şey olmuş mu?..
Ben bunları yazınca "Hıncal meslektaşlarının ekmeğiyle oynuyor" diyorlar. İnsanın ille de gazeteci olması şart değil. Merak etmeyen, aramayan, bulmayan adamdan gazeteci olmaz. Gitsin kalem efendisi olsun, 9-5 çalışıp otursun, sallayıp başını alsın maaşını.. Adama iyilik olur üstelik..
Daha bir aylık gazeteciydik, Yeni Gün'de, 1957'de.. Adnan Menderes muhalif basının canına okuyordu. Telefonumuzu kestirdi. Anadolu Ajansı'nın (O zaman başka ajans da yok) bize bülten vermesini de yasakladı.
100 metre kare dairede günlük gazete çıkarıyoruz, 40 lira (4 dolar) maaşla..
Ve de çıkarıyoruz, o koşullara rağmen..
Cihat Bey (Baban, Genel Yayın Müdürümüz) sabah öfkeyle daldı, spor odasına.. Öcal Ağbimin, Ahmet'in (Kışlalı) ve benim önüme bir bizim gazeteyi, bir de Milliyet'i attı..
"Lefter dün idmana çıkmamış, Milliyet'te var, bizde yok. Bu nasıl gazetecilik" diye bağırdı..
Telefonu bile olmayan gazetede, bir antrenman haberinin hesabını soran Genel Yayın Müdürleri zamanında gazetecilik vardı.. Çünkü o zaman gazetecilik mecburiydi Cengiz..
Bugün?..
Seni alçak İhlas Ajansı seni?..
Nasıl atlarsınız ulan bu haberi?.. Haram olsun size verilen abone ücretleri!..