kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 30 Ağustos 2008, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

İlhan Berk adında bir adam...

Diyordu kendisi için. Daha önce yazdığı, başkalarının da bildiği, kendisini, şiiriyle kurduğu ilişkiyi çok güzel anlatan o anısını bana da anlatmıştı, İlhan Berk, Kocaeli Üniversitesi'nin düzenlediği Şiir Sempozyumu'nda benim kapanış konuşmamı dinlemeye geldiğinde. Bir gün karısına henüz gençken ve bir Anadolu kentinde öğretmenlik yaparken, "Benim için önce şiirim gelir, sonra sen" demiş. İlhan Berk bu sözü ettiği için bu kadar büyük bir ozan oldu. Bu sözü hiç etmeseydi ve biz bugün onun şunca kitabına bakarak onun için dünyada her şeyden önce belki kendisinden de önce şiirin geldiğini anlayabilirdik. Yaşamını ebedi Halikarnasos'ta tamamlayan bu büyük ozanın bunca uzun yaşamasının nedeni de bence şiirinin en önde gelmesidir. İlhan Berk şiir yazmak için kendisine onca iyi bakıyordu, uzun yaşamak istiyordu. Bu nedenledir ki, İlhan Berk, hiç komplekse kapılmaksızın söyleyelim, dünyanın yetiştirdiği en büyük birkaç ozandan birisidir. Tıpkı yakın yaşlarda olan büyük ozan Fazıl Hüsnü Dağlarca gibi, Melih Cevdet Anday gibi.
Hayatımda evine gittiğim birkaç insandan birisiydi. Onun şiirini nerede ve nasıl ürettiğini görmek istemiştim. O sıralarda Türk Şiiri Modernizm Şiir isimli kitabım çıkmıştı. Orada onun şiiri hakkında da uzun ve analitik bir bölüm vardı. Bana çalışma odasını, pipolarını, en önemlisi defterlerini gösterdi. O defterlerin bazılarını yayınladı. Bakanlar o karmakarışık yazıların, karalamaların doğrudan doğruya bir şiir olduğunu görebilir. Kendisi hakkındaki yazıyı da aynı "anatomik" dikkatle, kendi tabiriyle "param parça" ederek okumuştu. "Keşke" demişti "Bu ve bunun gibi bir iki yazı daha yazılsaydı hakkımda." Ben de "Siz çok büyük bir ozansınız, nasılsa yazılacaktır" demiştim. Son karşılaşmamızda "Sen haklı çıktın" dedi edebiyatçılara has güçlü belleğiyle ekledi, "Dünyanın her yerine bir ozan olarak çağrıldığım ve gittim." "Bir ozan olarak" sözlerini vurguluyordu.
İlhan Berk'in yazıma gösterdiği dikkati rastlantı değildi. Bana göre Melih Cevdet ve çok kendisine has bir tarz içinde Fazıl Hüsnü ile beraber düşünceye dayanan, düşünce üreten, düşüncenin ötesine geçen bir şiir yazdı. İlhan Berk'in düşünceyle kurduğu ilişki katı ve kısıtlı anlamında düşünceyle hesaplaşmasından kaynaklanmaz. Tam tersine Berk en titiz anlamda doğanın ve dünyanın ozanıdır.
Dünyanın bütün nesneleri, otları, böcekleri, taşları, sayılar, harfler onun şiirine girer. Onlar İlhan Berk'in şiirini yapar ama şiir de o nesneleri yeniden kurar, tanımlar, biçimlendirir. Şiir onları sahip oldukları anlamın ötesine geçirir. Bizde yer alan anlamsal karşılıklarını bozar ve başlı başına bir anlam dünyası yaratır. İlhan Berk bunu kentlere, yerleşkelere, tarihe ve kişilere de uygular. O nedenle "Galata bir gün yıkılırsa bu kitaba göre yeniden kurulabilir" der ama kurulacak Galata artık İlhan Berk'in olacaktır.
Dünyayı bir ozan olarak yaşamak çok zordur. Çünkü her şey şiirdir ve hiçbir şey şiir değildir. Şiir kendisi olan bir şeydir. Onu yapmak, söylemek bambaşka bir düzlemde yaşamayı ve duymayı gerektirir. İlhan Berk'in şiiri bunca somutluğunun yanında açıkça çok duyarlı bir şiirdir. Kim unutabilir İkinci Yeni'nin o som şiiri St Antoine'ın Güvercinleri'ni? Veya Elyazılarına Vuruyor Güneş'i?
Şiir diye bir şey olmasaydı, İlhan Berk onu icat eden insan olurdu!

Not: Babamın hastalığını ve vefatını yaşadım. Uzun ve zor bir dönemdi. Dostlarım, arkadaşlarım, yakınlarım canlarıyla birlikte yanımda oldular. Hastane içinde ve dışında benimle dayanıştılar, bana umut, güç ve direnç verdiler. Onu eşsiz bir özenle izlediler. Nihayet hep birlikte kucaklayarak onu zamanın ve toprağın sonsuzluğuyla bütünleştirdik. Şimdi hepimizde yaşıyor. Bu desteği unutamam! Onu hayatım boyunca içimde eksilmez bir güç kaynağı olarak minnetle saklayacağım.