kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 25 Ağustos 2008, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
ERDAL ŞAFAK

Yüzyıllık düş

Grubumuz bünyesindeki "Turkuvaz Kitap" muhteşem bir çalışmayı, İngiliz tarihçi Alan Palmer'in "Bir Çöküşün Yeni Tarihi"ni dilimize kazandırdı.
Osmanlı'nın son 300 yılını sürükleyici üslupla anlatan, insanın bitirmeden elinden bırakamayacağı kitapta bir anekdot çok ilgimizi çekti. Şöyle:
"İttihatçılar'ın önde gelenlerinden Doktor Nazım ile Ahmet Rıza, 1908 Kasım'ının ikinci haftasında Londra'ya giderek İngiliz-Türk antlaşması için zemin yokladılar. Onları Dışişleri Bakanı Sir Edward Grey kabul etti. Temsilciler, İttihat ve Terakki' nin Osmanlı İmparatorluğu' nun karakterini değiştirmeyi amaçladığını belirttiler ve 'Türkiye potansiyel olarak Yakındoğu'nun Japonya'sıdır' dediler. Grey onlara Türkiye'de yapılanları çok takdir ettikleri konusunda güvence verdi."
Doktor Nazım ile Ahmet Rıza'nın Japonya'yı örnek, hatta model olarak göstermeleri boşuna değildi.
Yüzyıllar boyunca içe kapalı yaşayan Japonya, 15 yaşında tahta çıkan İmparator Mutsuhito'nun başlattığı "Yukardan dayatmacı" reformlarla tepeden tırnağa değişmişti: Çin kökenli Ay takvimi yerine Gregoryan takvime geçilmişti. Feodal vergiler kaldırılmış, tek tip devlet vergisi sistemi yerleştirilmişti. İmparator ülkenin ilk anayasasını ilan edip meşruti yönetim getirmişti. Başkent Kyoto'dan Tokyo'ya taşınmıştı. Ulusal para birimine geçilmişti. "Savaş ağalığı" lağvedilip ulusal ordu kurulmuştu. Ekonomik ve sosyal yenilenme iki hedefe yöneltilmişti: "Sanayiyi geliştirmek için tüm alanlarda üretimi artırmak" ve "Orduyu güçlendirmek için devleti zenginleştirmek." Bu çerçevede, ordu, güvenlik güçleri, posta idaresi, demiryolları yeniden örgütlenmiş, eğitim zorunlu hale getirilmiş, Japon dili arılaştırılmış ve tüm reformlar 40 yıl gibi kısa bir sürede oturtulmuştu. "Asya'yı terk et, Avrupa'yla kenetlen" sloganıyla yürütülen "Meiji" reformlarıyla Japonya o kadar güçlenmişti ki, Uzakdoğu'nun tek söz sahibi haline gelmişti. İttihat ve Terakki kadrolarını işte bu tablo büyülüyordu.

Cumhuriyet'in yol haritası
İkinci Meşrutiyet'in ilanının 100'üncü yıldönümü nedeniyle son zamanlarda artan İttihat ve Terakki araştırmalarında da Japonya'ya epey gönderme yapılıyor. Örneğin araştırmacı-yazar Ayşe Hür, "1908 Devrimi'nin ilham kaynakları" adlı yazısında şöyle diyor:
"Jön Türkler'in beğendiği devrim, çok uzak bir ülkede, Japonya'da 1868'de İmparator Meiji tarafından başlatılan anayasacı reform hareketiydi. Tarihe 'Meiji Restorasyonu' olarak geçen hareket sayesinde Japonya, 30 yıl gibi kısa bir sürede ordudan sanayiye, bilimden sanata, ekonomiden eğitime, velhasıl hayatın tüm alanlarında büyük bir modernleşme hamlesini gerçekleştirmişti. 'Aydınlanmış', 'Milli' bir liderin önderliğinde gerçekleştirilen bu hareket, geniş halk kitlelerinin katkısı olmaksızın başlamış ve kan dökülmeden sürdürülmüştü. Batılılar tarafından ırksal sınıflandırmanın en altına yerleştirilen sarı ırktan bir halkın bu kadar kısa sürede batılı anlamda 'Medenileşmesi' ve 'İlerlemesi', Jön Türkler'i çok etkilemişti. Japon başarısından sonra Jön Türkler'in 'Yukarıdan aşağı kansız darbe' fikri güçlendi."
Japonya' nın reformları Mustafa Kemal için de hep yol haritası işlevini gördü. "Japonya gibi olmak", "Japonya'yı yakalamak" günümüzde bile güncelliğini ve önemini koruyan bir hedef, bir ideal oldu.
İster tüm dinamiklerin harekete geçirilememesine bağlayın, ister uluslararası konjonktürün elvermemesine; yüz yıl sonra bile bu hedefin ancak yarısına ulaşılabildi.
Ama bu, hep böyle gideceği anlamına gelmiyor. Küresel eğilimleri belirlemeye, yani "Dünya nereye gidiyor" sorusunu yanıtlamaya çalışan tüm kurumların raporlarında Türkiye'nin 2030'da ekonomik güç olarak Avrupa'yı yakalayacağı, 2050'de ise Japonya'yla at başı duruma geleceği öngörülüyor.
Yani İttihat ve Terakki'nin, Mustafa Kemal'in rüyası önümüzdeki 20-40 yıl aralığında gerçekleşmiş olacak. Ve yine o raporlardaki ifadeyle, 5-10 yıl sonra AB uyandığında belki de işten geçecek, Avrasya'nın devi Türkiye, üyelik çağrılarına sırtını dönecek. Türkiye'ye güvenin.