kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 23 Ağustos 2008, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Suat Atalık, Türkiye Bayanlar Şampiyonu olan Rus asıllı eşi Ekaterina'nın da haksız uyarılar aldığını söylüyor.

Atalık, federasyona 'şah' çekti

FİGEN YANIK
Türkiye'nin satrançtaki ilk büyükustası Suat Atalık, kariyeri boyunca kendisine yönelik engeller, baskılar ve uyarılardan o kadar bezdi ki sonunda "Yeter,'' diyerek Satranç Federasyonu başkanlığına aday oldu. Peki, federasyon ne yaptı? Hemen onun sözleşmesini iptal etti. Bakalım bu maçı kim kazanacak?..
Türkiye'de satranç denilince akla ilk onun adı gelir. Suat Atalık, beş yaşında satranca başlayıp, her girdiği turnuvadan şampiyon çıkan, 30 yaşında büyükusta unvanını kazanan ve adı uluslararası satranç camiasında ilk 100 içinde anılan bir oyuncu. Atalık, kariyerinin zirvesindeyken Türkiye Satranç Federasyonu'nun başkanlığına neden aday olduğunu konuşmak için geçtiğimiz salı sabahı buluştuğumuz sırada, federasyonun sözleşmesini iptal ettiğini öğrendi. 44 yaşındaki Atalık, bu ani kararı tam bir büyükustaya yakışan sakinlikle karşılayıp "Ben bir sigara içip, biraz hava almalıyım,'' diye dışarıya çıktı. Olay sanki bir satranç maçına dönüşmüştü onun için ve hamlesine karar veriyordu... Biz eşi Ekaterina Atalık ile birkaç dakika dönmesini bekledik... Birazdan kararlı bir yüz ifadesiyle gelen Atalık, "Artık sadece satrancı daha iyi noktalara getirmeye konsantre olmak istiyorum,'' dedi.

- Biz sizden dünya şampiyonluğunu beklerken, siz Türkiye Satranç Federasyonu'na başkan adayı olduğunuzu açıkladınız? Nasıl bir hamle bu?
- Satranç çok zor bir olay, tesadüfe yer yok. Benden dünya şampiyonluğu beklemek sizin iyi temenniniz. Bu olay imkânsız hale gelmiş durumda. Ben 44 yaşındayım. Bir zamandan sonra gerçeği kabul etmek lazım. Benim dünya şampiyonu olmama imkan yok.

- Geçen yıl dünya şampiyonu Karpov'un önünde birinci oldunuz ama...
- Evet, Varyevo'da Karpov'un önünde birinci oldum, çok önemli bir turnuvaydı ama o kadar. Her turnuvayı hep bu düzeyde oynasaydım benim adım Suat Atalık değil Kasparov olurdu. Ben hep dünyanın en tepesinin arkasından gelen büyükustalar seviyesindeyim. 45 tane büyükusta ya da açık uluslararası turnuvaya katıldım. Ben yapabileceğimi yaptım. Dünya şampiyonluğu çok ütopik bir şey. Benim amacım hep daha iyiye oynamaktı. Karpov'la, Kasparov'la, Anand'la oynadım, onlar başka bir düzey. Aslına bakarsanız çok daha önce dünya şampiyonu olamayacağımı anladım ama akıntıya karşı kürek çektim.

- "Rusya ya da Amerika'da yaşasaydım daha ileriye giderdim," diye hiç düşündünüz mü?
-Bireysel sporlarda başarı bireyseldir. İmkânların sınırlarının arkasına kimse saklanmamalı. Belki kafam daha rahat olurdu, belki de etrafta o kadar çok iyi sporcu olunca daha da zorlaşırdı durum.

- Bardağı taşıran son damla Yunan liginde izinsiz oynadığınız iddiasıyla size ceza verilmesi olmuş. Siz "Ben izin aldım,'' diyorsunuz, federasyon "Almadı,'' diyor...
- Ben izinsiz gitmedim. Yazılı iznim var. (Tam o anda Atalık'ın telefonu çaldı ve Türkiye Satranç Federasyonu'nun 10 yıllık sözleşmesini iş kanununa aykırı bazı davranışları nedeniyle iptal ettiğini öğrendi. Dışarıya hava almaya çıktı ve iki dakika sonra döndü.)

- Federasyondan böyle bir karşı hamle bekliyor muydunuz?
- Her türlü negatif kararı bekliyordum. Ama hata yapıyorlar. Sözleşmenin federasyon tarafından feshedilebilme durumunu içeren bend, tamamen başka bir ülke adına oynamakla ilgili... Böyle bir durum yok ortada.

- Federasyon yönetimiyle ilgili ne gibi şikâyetleriniz vardı ki birden başkan adayı olduğunuzu açıkladınız?
- En basiti federasyona tahsis edilmiş otomobillerden biri as başkan Ali Nihat Yazıcı'nın altında. Bu adamın benzin parası da federasyonun bütçesinden veriliyor.

- Tek neden otomobil mi? Siz daha önceki yıllarda da hep itirazlar edip, kopma noktalarına gelmiştiniz...
- Ben bugüne kadar hep olayın satranç tarafına önem verdim ve bir şeylerin düzelmesini bekledim. Bugünkü çıkışım sadece bana karşı yapılanlardan dolayı değil, bir sistemin çalışmamasıdır. Yöneticiye yatırım deniliyor, ama sporcuya primi geç veriliyor.

- Manzara hep böyle miydi satrançta?
- Devlete bağlanmadan önce 1990'a kadar özel federasyon vardı. Benim seviyemde bir oyuncunun çıkması bu insanları o zaman çok rahatsız etti. Çünkü ellerinde sadece turnuvalara giden gelen insanlar vardı. Birden bire bir adamla geliyorsunuz, bu adam profesyonel. O zaman organizasyonel anlamda da değişmek zorunda kalındı.

- Türkiye Satranç Federasyonu'nun kurulması sizin sayenizde mi oldu yani?
- Evet, 1991'de devlete bağlanması bir nebze benim de sayemde oldu. Annem rahmetli Adnan Kahveci'ye bir mektup yazmış, "Suat'la ilgili bir planınız var mı?'' diye... Kahveci de bir satranç federasyonu kurulması ve onun üzerinden bana destek verilmesi için bir mektup yazıyor. Yani TSF'nin ilk aldığı karar benim desteklenmem adına... Bugün sözleşmemi fesheden TSF yani... İlk iki başkan Emrehan Halıcı ve Kahraman Olgaç satranç adına hiçbir şey yapmadı. Bir tane satranç olimpiyatı var. O da 5 milyon dolar harcanan bir şey.

- Bugüne kadarki bütün başkanların ne satrançtan ne de yöneticilikten anladığını mı iddia ediyorsunuz?
- Evet, öyle... Nedenlerini söyleyeyim. Satranç çok tanınmadığı, gerekli saygı gösterilmediği için başı boş bırakılmış durumda... Basında da hak ettiği ilgiyi hiç göremedi. Hakan Şükür'ün kontratını feshedin, hemen olay olur.

- 2005'te Türkiye'ye döndüğünüzde federasyon hakkında çok olumlu açıklamalar yapmıştınız... Ne oldu da değişti?
- Evet, doğrudur, ama zaman içinde bunun aksini ispat ettiler.