kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 20 Ağustos 2008, Çarşamba
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Günaydın 
ŞİRİN SEVER

Kendine bile az konuştu!

Taraf gazetesinin kültür-sanat ekinde dün, 'yaşayan efsane', Amerikalı rock sanatçısı Tom Waits röportajı vardı. Tom Waits konuşmayı pek tercih etmez, röportaj vermekte zorlanırmış, bilmiyordum. Fakat Paris turnesinde kuralını bozmuş, Le Figaro'ya minik bir röportaj vermiş. Tabii ufak bir hile yapmış... Röportaj sorularını da kendisi sormuş! Vardır böyleleri; kontrolü ellerinde tutmak isterler. Hoşlarına gitmeyen soru olduğunda da psikopata bağlar, hadlerini aşarlar! Bu yüzden herhalde, Waits soruları kendisi sormak istemiş. Waits'in sorularını okuyunca, işe yeni başlayan stajyerlerin sorabileceği türden olduklarını düşündüm: 'Sahip olduğunuz en ilginç plak hangisi? Yaratıcılığınızı kimler etkiledi? Hayatta zorlandığınız konular nelerdir? Hangi tür sesleri beğeniyorsunuz? Şu an turnedesiniz değil mi?' gibi tekdüze sorular... Şunu beğendim ama: "Cevabını bulamadığınız sorular var mı?" Waits kendi sorusunu şöyle cevaplandırmış: "Bir top attığınızda top kime gitmesi gerektiğini biliyor mu? Okyanusun dibinde hiç tıkaç var mı? Otobanın kenarında ağaç olmak nasıl bir şey? İnsanlar robotlorla evlenebilecek mi? Dünya ne zaman şaha kalkıp bizi eğerinden indirebilecek?" Gazete bu röportajın başlığını da şöyle vermiş doğal olarak: Kendine bile az konuştu! Röportaj yapanların en büyük problemidir az konuşanlar. Konuşturmak için neler neler çekersiniz, bazıları hiç oralı olmaz. Asla etrafına ördüğü duvarların içine giremezsiniz... Siz adamın içini görmek istersiniz, adam kendini olabildiğince kapatmak... Geçen gün The Times'ın ödüllü spor yazarı Simon Barnes'ın yazısını gösterdi bizim Kadircan, "Bak millet neler çekiyor" diye... O da aynı dertten muzdarip. Öfkesini de içinde tutamamış, yazısının başlığını "Allah'ın belası bir başlık versenize!" diye atmış. Bir atletle konuşurken, "Rakibin hakkında ne düşünüyorsun?" diye soruyor, o da "Ona saygı duyuyorum, inşallah o da başarılı olur" gibi klasik cümlelerle cevap veriyor. Barnes dayanamıyor "Yalan" diyor. "Hep kontrollü cevap veriyorlar, inanmadıkları şeyleri söylüyorlar. Aslında kafasından geçenin 'O piçten nefret ediyorum, kıçını tekmelemek istiyorum' cümlesi olduğuna eminim..." Bizde de konuşmayan 'bir takım insan' var malum... Gazetecileri hepten canavar belledikleri için mi konuşmuyorlar acaba, diye düşündüm...