kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 17 Ağustos 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Michael Phelps 1972’de Mark Spitz’in yedi altın madalya ile kırdığı rekoru aşmak için ‘kulacından geleni’ yapıyor. Phelps, altıncı madalyasını önceki gün Pekin’de kazandı.

Mark Spitz iddialıydı, ama 'farklı'ydı da...

FRANK LITSKY*
Münih Olimpiyatları'nda yedi altın madalya kazanan Mark Spitz, hırslı kişiliğiyle 1972'de bir rekora imza atmıştı. Farklı bir maceradan geçerek benzer kulvarlarda yüzen Michael Phelps, Pekin'de bu başarıyı egale etmek için yarışıyor..
Indıana Üniversitesi'nden mezuniyet diplomasını alır almaz, Mark Spitz'in Münih'teki önemli anları başladı. 22 yaşında, inanılmaz derecede esnek ve hırslı, yetenekli ama bir o kadar da tartışmalı bir gençti. Münih'teki yarışma 200 metrede serbest stille başladı; havuzun en iyi iki kulacı Spitz ve takım arkadaşı Steve Genter'dı. 200 metre yarışına altı gün kala, Genter'ın omuz kaslarından birinin belli bir kısmı ciddi biçimde zarar gördü. Doktorlar göğsüne operasyon yaparak açtılar ve soruna yol açan maddeyi vücuttan atarak yeniden diktiler. Ve eklediler; Genter Olimpiyatlar'a o zaman veda etse daha iyi olacaktı. Genter aldırmadı, havuza girdi. Öyle ki, yüzerken yanıbaşında doktoru da her ihtimale karşı ona eşlik ediyordu. Genter o haliyle müsabakada yarı finale kadar canla başla yüzdü. Ancak finale çıkıp da dördüncü tura gelindiği sırada, Steve Genter'ın dikişleri patladı. Bir tur daha yüzdü, ancak artık havuz çoktan kana bulanmıştı. O haliyle bile, Genter müsabakada Spitz'e 25 metre fark atmış durumdaydı. Ancak yenildi. Spitz geriden yetişti ve onu 2 metreden az bir farkla geride bırakarak yarışı kazandı. Genter, takım arkadaşının 'şefkatli' uyarısını dinlememiş ve yarışmıştı. Zaten bu da eski bir psikolojik numaraydı. Yaralı yüzücü, kendisini kuşatan muhabirlere Spitz için "Bana kendime yeniden zarar verebileceğimi söyledi," dedi: "Artık bu adamın söylediklerine inanmıyorum. Hiçbir şey beni bu adamı yenmek kadar memnun edemezdi. Ama ne yazık ki bunu yapamadım." 200 metre serbest yüzme yarışı, aslında Spitz'in altın getiren 'yedilisi'nin ikinci 'sıkıntılı' ayağı oldu. Bir numarada, Spitz'e rakip bir diğer Amerikalı, Jerry Heidenreich'ın yer aldığı 100 metre serbest yarışı vardı çünkü. Heidenreich'ın Spitz'den hiç hazzetmediği aşikârdı. Zaten babası da, belki Spitz'in babasından bile daha fazla, oğlunun bu yarışı kazanmasını ondan bekliyor ve kötü bir sonucu asla kabullenmeyecek bir yapıda olduğunu gösteriyordu. O ana kadar olimpiyatlarda ele geçirdiği beş altın madalya ve yaklaşmakta olan bir diğerine rağmen, Spitz hâlâ bir madalya daha alabileceğinden kuşkuluydu ve lekesiz, pür rekoruna helal gelsin istemiyordu. O yıllarda Spitz'e ilk kez (ve ileride son defa) koçluk yapan Sherm Chavoor, baştan beri Spitz'in en büyük alkışçısı ve amigosuydu. Daha sonraları, kişisel internet sitesinde konuyu yazan başka bir olimpik yüzücü olan Brian Job'un dediğine bakılırsa, Chavoor Spitz'i yarışta kalması için şu sözlerle iknaya bile çalışmıştı: "Eğer 100 metre serbest yarışından çekilirsen, aldığın altı madalyayı kimsenin takacağını zannetme. Bunu yaparsan seni sadece dünyanın en hızlı insanı yarışından kaçan korkak bir tavuk olarak anacaklar." Spitz havuzdan kaçmadı ve yedinci madalyasını da aldı. Çok geçmedi, birkaç gün sonra olimpiyatlarda Spitz'in başarısını dahi gölgeleyen bir şey oldu: Teröristler, İsrail takımının kaldığı Olimpiyat Köyü lojmanlarını basarak ertesi gün 11 İsrailli atlet ile koçlarını öldürdü. Olay ardından, Spitz'in bir Yahudi olduğunu baştan beri bilen Batı Alman emniyet güçleri sporcunun potansiyel bir tehdit olduğu endişesine kapıldı. Spitz'in yanına özel bir asker ve polis koruması verilerek Batı Almanya'yı mümkün olduğunca çabuk terk etmesi istendi. Spitz buna uydu. Alman halkı, Olimpiyat oyunlarının geçmişleriyle, özellikle de İkinci Dünya Savaşı ile ilgili kötü anıları dağıtacağını umuyordu. Spitz Münih'de yedi altını birden boynuna geçirip de basının karşısına çıktığında halkın yüreği yine ağzındaydı. Ona Almanya'da böylesi bir başarıyı kazanmanın anlamı sorulunca, Spitz "Aslına bakılırsa bu ülkeyi çok sevdim; her ne kadar gölgesi bir ihtimalle teyzelerimden birini yuttuysa da..." yanıtını verdi. Spitz halkıyla kucaklaşmak için vatanına döndüğünde onu, ülkenin dört bir yanındaki yüzme havuzlarına asılı 300 bin dolayında büyük posteri karşıladı. 1975 yılında kaleme alınan Superstars kitabına bakılırsa, Spitz'i madalyalarıyla gösteren, ederi 2 dolarlık bu büyük resimlerden, kendisi de poster başına 15 senti cebine ayırdı. Kolej yıllarında Mark Spitz'in düşlediği şey, aslında bir ortodontist olabilmekti. Münih zaferinden bir sene sonra, Spitz, içinde 65 bin dolarlık bir yarış yatının da bulunduğu 'yeni bir hayata' başladı. O günlerde kendisine eski, 'ortodontik' rüyası sorulduğunda şaşırdı ve yanıt verdi: "Şaka mı yapıyorsunuz?" Mark Spitz'in atletik kariyeri bittiğinde, ABD'li profesyonel spor adamları, onun bu dalı tanıtacak yegâne isim olduğunda hemfikir olsa bile durum böyle olmadı. Yine de son yıllarda Spitz'in kişiliği yeni bir değişime daha tanık oldu. Spitz artık Uluslararası Yüzücüler Şeref Holü'nün (Swimming Hall) aktif başkanı. Spitz bununla beraber bir broker, finansal danışman, motive edici bir hatip ve şirket sözcüsü. Saçları griye dönen Mark Spitz'in kişiliğiyle özdeşleşen siyah bıyıkları da artık yok; çünkü gri bıyıkların pek de iyi göründüğü fikrinde değil. Mark Spitz, ilişki halinde olduğu genç varisi Michael Phelps ile birkaç defa görüşme imkânı da bulmuş. Spitz bunlardan birinde, Phelps'in yapması gereken en iyi şeyin 'sekiz altın' için kulaç atmak olduğunu ve bunu dileyeceğini belirtmiş. Minnettar bir kişiliğe sahip olmakla birlikte, Phelps de vizyonsuz biri değil. Bu yüzden Phelps'e ikinci Mark Spitz olup olmayacağı sorulduğunda şu yanıtı vermesine şaşmamak gerek: "Hayır, ben ilk Michael Phelps olmak isterim."
* Frank Litsky, The New York Times gazetesi için 50 yıl boyunca yüzme üzerine yazdı.
Haberin fotoğrafları