kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 17 Ağustos 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Pazar SABAH 
KAZIM KANAT

Bunun adı büyücülük!

ELBETTE her duyduğunuzda, "Hadi canım sen de..." diyorsunuz. Sonra da "Bu çağda bu kafalar ve bu saçmalıklara inanan insanlar var mı?" Peki efendim! Sizlere bugün çok ilginç bir olaydan söz edeceğim. İsterseniz bunun adını koyalım: Büyücülük! Ama anlatacağım olayın sorusu şudur; "Geleceğimizi bir başkası bilebilir mi?" Hadi canım açık yazayım... Ne zaman ve nerede bir kazaya uğrayacaksınız, ne zaman öleceksiniz gibi... İnsanların geleceğini değil, geçmişte ve şimdi neler yaşadıklarını bilenler var. Hikâye uzun ama kısa yazıyorum: Biz denizcilerin başkanı Forca Mustafa (Erdoğan) keçisini kaybeder. Günlerce dağlarda keçisini arar ve bulamaz. Bodrum'un yaşlıları, "Muğla'da yaşlı bir teyze var. Git bir de ona sor. O her şeyi bilir. Kaybolan keçinin yerini bile bilir," derler... Bizim Forca Mustafa, yaşlı kadını ziyaret eder. Keçisini kaybettiğini söyler. Ama o an dayanılmaz bir başağrısı çekmektedir. Yaşlı kadın içeri girer, elinde bir bardak suyla döner ve "Önce şu başının ağrısını geçirelim," der. Bir dakika sonra o dayanılmaz başağrısı yoktur. Sonrasında mı? Aynen anlatıyorum efendim: Yaşlı kadın keçinin çok sağlıklı olduğunu ve Bodrum'un Turgutreis tarafında kayalar arasında otladığını söyler. Sonra da yerini tarif eder. Forca Mustafa keçisini söylenen yerde arar ama bulamaz. Tekrar yaşlı kadının yanına gider ve "Bilemedin, keçim söylediğin yerde yok," diye söylenir.

YAŞLI KADIN HER ŞEYİ BİLİR

Yaşlı kadın bu kez üzüntülü bir sesle konuşur: "Sen benim söylediğim yerde aramadın. Şu an bir değil, iki keçi göletin içinde. Ama maalesef ikisi de boğulmuş. Sen söylediğim o kayalıkların yanındaki gölete bir bak." Forca Mustafa, kayaların arkasında (mermer fabrikasının yakınında) bir gölet olduğunu hatırlar. Gider bakar ki sahne üzücü... Mermer artıklarından ayakları kayan ve gölete yuvarlanan iki keçi boğulmuşlardır. Öğrendiğim gerçek şu... Yaşlı kadın asla gelecek hakkında konuşmuyor, tek kelime söylemiyor. Sadece geçmişi ve o gün yaşananları söylüyor. Olacak şey değil, ama kime sorduysam şöyle dediler: "O kadın her şeyi bilir!" Bir pazar yazısına keçiyle başladık keçiyle bitirelim. Lisede Fransızca ile başım hep dertteydi. Çünkü Afşin'deki ortaokulda ilk iki yıl tek kelime Fransızca okumadım. Çünkü öğretmen yoktu. İskenderun'a gelince tek kelime ile 'Fransız oldum'. Sevgili öğretmenim Ali Bey (Horoz Ali) okul tarihinin en düşük notunu bana verdi. Her sözlüye kalktığımda "Mösyö Kanat zero," derdi. Bir gün dayanamadı, "Zero negatif," dedi. Sıfırın altı not olur mu? Ama... Fransızcayı sonra çok sevdim. Hele lisede... Mesela bir hikâyeyi hiç unutmam, Fransızcasını da ezberlemiştim. Alphonse Daudet'nin, Mösyö Seguien'in Keçisi başlıklı bir hikâye beni çok etkilemişti. Akşam olunca, keçi bağlanmaya isyan ediyor ve sürekli ağlayarak ormana gitmek istiyordu. Sonunda bir gün keçi isteğine kavuştu. Ormana kaçıp gitti, ama onu orada kurtlar bekliyordu. Sonuç Forca Mustafa'nın keçisi gibi oldu. Şimdi iki keçiye değil insanlara soruyorum: Serbest (özgür yaşam) arzusu insanlara ne kazandırır? Biliyorum "Özgürlüğün bedelinde ölüm de var," diyeceksiniz. Bu konuda kimseye "Haksızsınız," diyemem. Özgürlüğün bir bedeli vardır. O da şudur: Bir gün iki kurt ormanda karşılaşır. Biri sorar, "Sen ne kadar besili ve güçlüsün?" Öteki de ona sorar: "Sen niye bu kadar zayıf ve güçsüzsün?" Güçlü olan "Benim sahibim var. Bana her gün yemek verir," der. Güçsüz olan ise ormanda sahipsiz olduğunu söyler. Sonra özgür kurt, sahipli kurda sorar: "Senin boynundaki bu yara izleri neden?" Kurt başını eğer ve der ki: "Sahibim beni her zaman böyle serbest bırakmaz. Boynuma kemer ve ip takar. Uzaklara gidemem. Bu yaralar ondan..." Karnı aç ve çok güçsüz olan kurt şöyle der: "Ben özgürlüğü tercih ederim." Efendim! Herkes bilir ki Richard Bach, Martı isimli eserinde özgürlüğü anlatır. Hep doğdukları yerde yaşayan martılardan biri, dünyayı keşfetmek için her gün biraz daha uzaklara uçmuş. Yaşlı martılar bu genç martıyı eleştirmişler ve dışlamışlar. Ama o martı da özgürlüğü seçmiş. Efendim! Ucunda ölüm olsa da özgür olmak mutlu olmak demektir.