Ece Erken'in söyleyecek bir sözü var mı?

Dün magazin servisinde Ece Erken'i konuştuk... Aylar önce Paris dönüşü uçakta eşi tarafından tartaklandığı haberinin yayınlandığı gün servisimizi aramış; bizi yazdığımız haberin yalan olduğuna ikna etmek için kendince dil dökmüştü. Hatta şunu bile söylemişti: "Bu haberi size bir hostesin söylediğini biliyorum. Beni sinir etmek için yaptı. Çünkü uçuş esnasında biraz takışmıştık..." Ece'nin o günkü yalanları da hayatımızdan geldi, geçti. Tıpkı öncekiler gibi. Ama durmadı... Gidip başka gazetelere demeçler verdi, haberimiz için "Yalan haber" dedi. Yani SABAH'ın magazin servisini yalancılıkla suçladı. Sonra bizi Sabah'ın okur temsilcisi Yavuz Baydar'a şu sözlerle şikayet etti; "Uçakta olayı yanlış anlayan bir-iki kişinin kulaktan dolma laflarına güvenilerek bu haber yazılmıştır. Kaybettiğim cüzdan için ağladım, eşim de ağlamama sinirlendi. Herhangi bir tartaklama, dirsek darbesi olmamıştır. Benim tek beklediğim haber yapılırken zahmet edip bize de sorulması." Bu açıklamanın ardından ombudsmanımız Yavuz Baydar da bizi köşesinden şu sözlerle uyardı: "Dedikodu nitelikli, dolayısıyla yalan olma ihtimali yüksek duyumları denetlemeden aktarmak yerine, habere konu olan kişileri arayıp, onlara da sormakta sonsuz yarar var." Biz ne yaptık? Haberimize güveniyorduk, şahitlerimiz de vardı ve sustuk... Zaman gerçeği gösterecekti. Ve işte gördük... Ece; Sinan Özedincik imzalı haberin kupürünü dava dosyasına delil olarak koydu. Amaç; tazminat alabilmek! (Hırs böyle bir şey işte. İnsana yanlış üstüne yanlış yaptırır.) Ece'nin bu halinin, yani yalancılığının bir hastalık olduğuna inanıyorum. Umarım tedavisi de vardır. Acaba günün birinde Sinan Özedincik'i arayıp "Sana yalancı dediğim için özür dilerim" diyebilir mi? Ya da ombudsmana yeni bir mektup yazarak "Yalancılığımla köşenizi işgal ettiğim için sizden de özür diliyorum" diyebilir mi?