kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 13 Ağustos 2008, Çarşamba
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
UMUR TALU
Dipsiz Kuyu

Hepimiz aynı gemideyiz ama forsalar filikada!

Öyle buyurmuştu tersane işverenleri şeyi:
"Hepimiz aynı gemideyiz!"
Aaa, bir baktık, filikada onlar yok!
Fazla çuval masrafı olmasın, roller daha hakiki olsun, boğulmaya aday olanlar nasılsa alttaki figüranlardır, sayıyla mı verdiler kürek mahkûmlarını diye düşünülmüş olmalı ki...
Baskılar, korkular, işsizlik tehditleri, taşeron silleleri altında hiçbir ipe, hiçbir halata, hiçbir palamara, hiçbir zincire "Hayır" diyemeyecek hale getirilmiş işçilerden 19'unu...
Birbirlerine bağlayıp...
Sallayıvermişler gemiden aşağı, filika sağlam mıdır, bakıvermek için!
Değilmiş.
İşte bu kadar! Filika yine de kurtuldu, üç işçi boğuldu.
"Zincirlerinden başka kaybedecek şeyleri yoktur" diye yazmıştı, "Manifesto"!
Zincirledin mi birbirlerine oysa, bir de canları vardı kaybedecek.
Susturdun mu, bir filikada kıstırdın mı, adlarının "mübarek" Ramazan diye konmasına bakmadan, bir bayram daha görmeden, boğulacak son nefesleri vardı.
Çünkü, "sermayedarsızlık" olmasın diye şımartılmış "sermayedar arsızlık", gemiyi kızağa ve gemi azıya aldı, sonunda bunu da yapabildi!
Buna "serbest piyasa ekonomisi" deyip durdular.
Buna "muhafazakar ahlak" da dediler.
Buna "demokratik, laik, sosyal hukuk devleti" diyorlar.
Buna "cumhuriyet" diyebiliyorlar.
Buna "adalet ve kalkınma" da demişlerdi.
Buna "sosyal demokrat" taşeron da eklemişlerdi.
Buna diyemedikleri şu:
Kar hırsından kudurmuş patron ve taşeron vahşeti!
Öyle yazacak, filikanın kıçında:
Patron Vahşeti
Tuzla
İstanbul.
Bir de bayrak.
Hep ona sığınıverirler ya!

Kerteriz alırken borsaları, unutmazsa filikadaki forsaları, şunu da ekleyecek insaniyet tarihi:
İstifa edebilmesini bilmeyen, hemen işler düzelir diye değil ama sırf utanmadığı için görevden alınması gereken bir
işgüvenliğivesağlığıgenelmüdürükasımbey'ine toz konduramayan, çalışmavesosyalgüvenlikbakanıçelik ile bunlara göz yuman iktidarı da isim isim kazıyıverecekler filikaya.
Çünkü, "işçilerin güvenliği ve sağlığı" ndan sorumlu o kasımbey, patronlara yaranacağım diye, "Köylü bunlar, ayakları hep toprağa bastığı için 20 metre yükseklikte, 20 santim genişliğinde platformda yürümesini bilmiyorlar, düşüyorlar" deyivermişti.
İlle çok medeni bir ülke şart değil, insaflı bir idarenin olduğu herhangi bir memlekette böyle bir küstahlığa tahammül edilemezdi.
Ama öyle olmuyor.
İnsanların ölümüne tükürüveriyorlar.
O tükürükleri deniz oluyor, boğuyor.
O küstahlıkları dehliz oluyor, yutuyor.
AKP'li, MHP'li patronlar, CHP'li taşeron el ele...
İşçi dolu filikalar denize!
Bakın, bu kaza ama kaza değil.
Orası tersane ama sadece tersane değil.
Dipsiz Kuyu'da dilim döndüğünce sık yazmaya çalıştığım, ama binlerce insanın, yazı ne kelime, yaşadığı ve öldüğü bir sistem var:
Köleci piyasa!
Bu sistemde, siparişlerden başı dönmüş tersanelerden, çok çağdaş bankalarda bedavadan çok fazla ve haksız, hukuksuz çalıştırılan baylara, bayanlara...
Aşırı mesaide bunalmış polislerden temel anayasal hakları teslim edilmeyen gazetecilere...
Lüks alışveriş merkezlerinde, büyük mağazalarda en az 12 saat ayakta dikilen ama insani ve mesleki hakları verilmeyen tezgahtara, satış elemanına...
Onca şehitle içinizi kavuran ordudaki aşırı iş yükü ve manevi zorluklara...
En ücra madenlerden, her köşedeki inşaatlardan, göğe ermiş kulelere, plazalara...
"İnsan hakları" her gün çiğneniyor, Anayasa her gün deliniyor.
Sıkıştılar mı, "aynı gemideyiz" oluyor.
Ve sonra gemileri gidiveriyor...
Filikasını sallamış, sintine niyetine boşaltıvermiş dibe:
Üç işçi birden, üç ceset daha...
Forsaların cesetleri "otopsi" ye gönderiliyor...
"Öldüren sistem" serbest, aramızda dolaşıyor!