kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 13 Ağustos 2008, Çarşamba
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Günaydın 
AYŞE ÖZYILMAZEL

Hıncalım'ın yanlışı!

Oh! Hıncalım bana dün bir güzel yazı yazmış. Üç günlük Çeşme tatilinden İstanbul'a uçakla dönerken bavulum parçalanmıştı ya... Demiş ki Hıncalım "Üç günlük Çeşme tatiline giderken bagaja bavul ne demek?" Cevap veriyorum: Atlasjet demek! Koskoca Hıncalım'ın da bilmediği şeyler var demek ki. Olur mu? Olmuş işte. O zaman bütün yaz Atlasjet'le seyahat eden bir yolcu olarak hemen söyleyeyim. Atlasjet'in uçakları küçük, küçük olduğu için bavulunuz ne kadar küçük olursa olsun uçağa almıyorlar, mutlaka bagaja vermek zorundasınız! Kural bu! O kadar emin ki benim koca bir bavulla seyahate çıktığımdan başka ne demiş Hıncalım "Ajda Pekkan'a mı özendin?" Ona özenmemek imkansız ama eğer bahsettiğiniz gibi üç günlük tatile koca bavulla çıkıyorsa, bu kez değil! Sonra da hay Allah! Biraz ayarını kaçırmış, vermiş coşkuyu Hıncalım. Hani daha boyutunun bile bilinmediği bir bavulun yaptığına bakın sayın okur; "Niyetin medyanın ikoncanı olmak, tüm dikkatleri üzerine çekmek, yeni manitalar bulmaksa onu bilemem..." Oyyy!

BAVULUMDA NE VARDI?
İlahi canım Hıncalım! İkoncanmız bir tanecik! Beni daha iyi tanımış olmanız lazımdı. Tatilde kokoşluğu en çok eleştiren ben değil miyim? Ayrıca manita bulmak meselesine gelince, manita işleri ne zamandan beri kıyafetlere bağlı oldu? Öyleyse hemen alışverişe çıkayım bari. Bir de bana kızmış da köşesinde tatil bavulu nasıl hazırlanır derslerine başlayacakmış Hıncalım. Seve seve okuruz. Mutlaka bir şeyler öğreniriz de, iyisi mi ben size bavulumda ne vardı anlatayım; merak eden kalmasın. Üç elbise, iki terlik, mayolarım, iç çamaşırlarım, iki uzun tişört ve kozmetiklerim (Bu günleri de gördük!) Ama tatilci bu; ister üç günlük seyahate üç bavulla gider, ister el çantasıyla. Havayolları şirketlerinin o bavulları güvenle taşımak ve yolcuları rahat ettirmek görevidir! Neyse; işte bazen en yakınınız, en sevdiğiniz, en saygı duyduğunuz insan bile yok yere, hoyratça, haksızca davranabiliyor size. Üstelik tüm yazdıkları büyük bir yanlışa dayanıyor. Tabii onun gönlünüzdeki yeri asla değişmiyor, değişemez! Sadece insan şunu soruyor: Madem biz bir telefon mesafesi kadar yakınız, madem canız, neden açıp sormadı? Her defasında neden aynı hikaye? Hadi dostluğu geçtim... (Şimdi "Yazıda dostluk olmaz" der patron!) Hani diyorum ki en azından doğru yazabilmek için... Siz bana bunu öğretmediniz mi Hıncalım?