kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 10 Ağustos 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
NAZLI ILICAK

Tesettür, deniz ve dağ

Göçek'in güzel bir koyundasınız. Canınız denize girmek istemez mi? Tabii ki ister. Tesettürlü olun veya olmayın fark etmez. Kendinizi serin suların içine atmayı arzularsınız. İşte bu noktada, aslında örtünenlerin ne kadar büyük bir fedakârlık yaptığı ortaya çıkıyor. Onlar ancak, haşemayla suya girebiliyor. Tepeden tırnağa örtülü. Su, sadece ayaklarına, ellerine ve yüzlerine temas edebiliyor. "Siyasi sembol" için katlanacak meşakkat mi bu? Elbette dini inançları gereği örtünüyorlar.
Geçen yıl Nihal Bengisu Karaca'yı okuyuncaya kadar, konuya fazla kafa yormamıştım. Ama, Karaca'nın anlattıkları, fedakârlığın ölçüsünü bana göstermeye yetti.
" Yıl 1994. Yalova'nın Esenköy'ünde, kadınlar plajındayım... Plajı açıktan seyretmeye meraklı tekne sahipleri püskürtülmüş durumda. Deniz kayalıklarla dolu, yerler taş... İyi ki böyle. Zira, iyi bir yer olsaydı, ' Biz burada da denize gireceğiz' diye tutturan erkekler olurdu. Şimdi kimse tenezzül etmiyor.
...Evlendim, balayındayız. Bodrum'dayız. Bir tekne kiralıyoruz. Kocam ' Karımın durumu malum, tesettürlü, ne yapabiliriz?' diye soruyor. Kaptan ' Ayıpsın kardeş, bizim de anamız bacımız örtülüdür, biz arkadaki odaya gireriz, bacımız rahat etsin' diyor. 10 dakika kadar denize giriyorum. Adamlar söz verdikleri gibi teknenin o minicik kabus odasında bekliyorlar. Üç adam. İki metrekare yer. 10 dakika.
...Ölü Deniz'de, kimsenin bizi görmeyeceği kadar açılıyoruz. Dalgıç kıyafetli bir turist çıkıyor daldığım yerden. ' Hello' diyor. ' Hello' diyorum çaresiz. ' Efendim, yazılacak bir günah varsa, Ölü Deniz' in kör noktasında da olsan gelir seni bulur' oluyorum.
... Yıl 1999. 28 Şubat sonrasında kadınlara mahsus bütün plajlar kapandı. Caprice'deyiz şimdi. Eşim plaja, ben havuza. Ama kadın havuzu bu kadar kalabalık bir kadın yekununu kaldıracak kadar geniş değil.
Ertesi gün ilk ' haşema'mı satın aldım. O kadar çirkin ki bu haşema, tarife lisan yetmez. Bir kere başlığı KuKluxKlan'ın kukuletalarına benziyor. Ayağımdaki paletler ve o garip giysi ile gerçekten berbat görünüyorum ve işte, bir çocuk parmağıyla beni babasına gösteriyor ve ' Baba, bu teyze neden böyle giyinmiş?' diye soruyor.
Tatilde tesettür, konserin ortasında detone olan bir solist gibi. 'Sorumluluk' ve ' Allah' a söz vermiş olmak' gibi şeyler, ' tatil' ambiyansına hiç uymuyor..."
Bütün bu tecrübelerden sonra, Nihal Bengisu Karaca denizden vazgeçtiğini açıklıyor: "Ben aradan çekiliyorum ve görüyorum ki ben olmayınca, sular daha berrak, kimsenin suyu bulanmıyor artık ... Nasıl derler, ilişkimiz yürümüyor..."
Göcek'te tatil yapan Hayrünnisa Gül'ün tesettür mayoyla denize girdiğini okuyunca Karaca'nın yazısı aklıma geldi. (Sonradan anlaşıldı ki, meğer denizdeki kişi zaten Hayrünnisa Gül değilmiş.)
Maalesef ülkemizde, kadın plajları kapatıldı. Caprice gibi haremselâmlık tesislerde ise, hanımlar sadece havuza girebiliyor. Burada da gene erkekler avantajlı.
Tesettürlü hanımlara bir tavsiyede bulunayım: İyisi mi, Nihal Bengisu Karaca gibi, denize veda edip, kendinizi kış sporlarına verin. Nitekim, gitgide kayak yapan örtülü hanımlarımızın sayısı artıyor. Zira tesettür, denizden ziyade, örtünme gerektiren kar ve soğuk havayla daha bir uyum sağlıyor.
Benimkisi sadece bir tesbit ve bir teklif. Çünkü, tesettürlü hemcinslerimi rencide eden yayınlar beni de üzüyor.