kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 6 Ağustos 2008, Çarşamba
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
ERDAL ŞAFAK

Soykırım

Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy geçen yıl Dakar Üniversitesi'nde yaptığı konuşmada, "Buraya Afrika'nın çektiği acılar için gözyaşı dökmeye gelmedim" demişti. Ruanda'nın açıklamaya hazırlandığı rapor acaba kalbini biraz olsun yumuşatabilir mi?
Çünkü 500 sayfalık raporda Ruanda'da 1994 yazındaki soykırımda Fransa'nın sorumluluğu ayrıntılarıyla belgeleniyor.
7 Nisan 1994 sabahı "Bin Tepe Özgür Radyosu"ndan (Ruanda'nın bir adı da "Bin Tepe Ülkesi") yapılan "Büyük ağaçları kesin" çağrısıyla başlayan soykırımda 100 günde 800 binden fazla Tutsi ile onları korumaya çalışan Hutu öldürüldü. (Not: Ruanda'da nüfusun yüzde 90'ını Hutular, yüzde 9'unu da Tutsiler oluşturuyor.) Bu trajedi tarihe "En hızlı ve en etkin soykırım" diye geçti. Fransa'nın bu vahşetteki rolü üstüne daha önce de epey ifşaat kamuoyuna yansıdı. Örneğin soykırımın hazırlıklarının 1990'da başladığı, durumun Cumhurbaşkanı François Mitterrand'a rapor edildiği, onun omuz silkerek geçiştirdiği iddia edildi.
Ayrıca bu uyarılara rağmen Fransa'nın soykırımın baş aktörü olan Hutular'dan oluşan Ruanda ordusunu silahlandırdığı, strateji ve istihbarat desteği verdiği, Hutu milisleri de askeri eğitimden geçirdiği belirlendi.
Dahası bu küçük ve yoksul Afrika ülkesinde kan gövdeyi götürürken, Fransa daimi üyesi olduğu BM Güvenlik Konseyi'nin kararlarında olayların "Soykırım" olarak tanımlanmasını önledi. Çünkü, o tanım yapılsaydı, "BM Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi" uyarınca Ruanda'ya asker göndermesi gerekecekti.
Ve en korkuncu: Soykırım artık seyirci kalınamayacak boyutlara ulaşınca, Fransa, uluslararası baskılara daha fazla direnemedi ve "Turkuaz Operasyonu" adını verdiği bir operasyonla Ruanda'ya birlik yolladı. Bu kuvvet Tutsiler'in soykırımdan en az etkilendiği bölgeyi denetimi altına aldı. Ve sonra ne yaptı dersiniz? Hutular'a orayı da "Temizlemeleri" için yeşil ışık yaktı. Hatta Hutular'ın yorulduğu ya da güçlerinin yetmediği durumlarda bizzat Fransız askerleri Tutsiler'i katletti. Bilanço: 800 bin kurbanın en az 200 bini "Turkuaz Operasyonu" sırasında ve Fransız kuvvetlerinin denetlediği bölgede can verdi. Ama Fransa bugüne kadar ne sorumluluğunu kabul etti, ne de özür diledi.
Bakalım, "Bomba etkisi yapacağı" söylenen bu rapora ne diyecek?

Srebrenika ve Hollanda
Ruanda'dan tam bir yıl sonra, Avrupa'nın göbeğinde de bir soykırım yaşandı: Srebrenika'da 8 bini aşkın Boşnak, Sırp milislerce katledildi.
Biz o milislerin lideri Radovan Karadzic'in Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde yakında başlayacak duruşmalarında da "Bomba etkisi yapacak" açıklamalar bekliyoruz.
11 Temmuz 1995'teki soykırım Srebrenika'da BM askeri üssü yakınlarında meydana geldi. O üste 450 Hollanda askeri bulunuyordu. Bin kadar silahlı Sırp milis saldırıya hazırlanırken Boşnaklar can havliyle askeri üsse sığınmaya çalıştı. Hollandalı askerler engellediler ve Sırplar'la pazarlığa oturdular: Kadınlar ve yaşlılar üste barındırılacak, erkeklerin ve gençlerin Srebrenika'yı terk etmesine, 50 kilometre uzaklıktaki Tuzla'ya güvenli olarak ulaşmasına izin verilecekti. Sırplar kabul etmiş göründü. Erkekler, erkek çocuklar ve gençler otobüslere bindirildi. Birkaç kilometre sonra Sırplar yolu kesip otomatik silahlarla taradılar, bomba yağdırdılar. Kurtulanları ise esir alıp katlettiler, cesetlerini toplu mezarlara gömdüler. Hollanda birliği 8 bini aşkın Boşnak'ı göz göre göre ölüme göndermişti.
Tarihin cilvesi; Karadzic, Srebrenika soykırımındaki sorumluluğunu da, özür dilemeyi de reddeden Hollanda'da yargılanacak. Onun ifşaatlarının vicdanları nasıl etkileyeceğini hep birlikte göreceğiz.
Ama fazla umutlu değiliz. Hollanda da olsa olsa Sarkozy'nin Dakar Üniversitesi'nde konuşmasındaki en ünlü cümleyi tekrarlar: "Hiç kimse çocuklardan, babalarının işlediği hatalar için pişmanlık duymasını isteyemez."
Ama büyük dedelerin hataları için istenebilir. Tabii büyük dedeler de, onların hataları için özür dilemeleri istenen üçdört kuşak sonrasının çocukları da Fransız ya da Hollandalı değilse!