kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 3 Ağustos 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
UMUR TALU
Dipsiz Kuyu

Uzun pazara kısa notlar

"Çöp kutusuna bomba koyarak Güngören'de çoluk çocuk 17 kişiyi katletmekten zanlı kişiler" sorgulanıyor.
Öldürme, katletme, yaralama, kışkırtma maksatlı böyle bir eylemin faillerine, (kim olursa olsun) "terörist" deniveriyor.
Bir de başka "failler" var.
Elbette asla "öldürme, katletme" gibi açık amaçlara sahip değiller.
Masum görünen başka amaç ve eylemleri var.
Bina yapıyor, yurt kuruyor, Kuran kursu açıyorlar.
Çocukları topluyorlar.
Sonra destursuz gaz giriyor, ruhsatsız binanın izinsiz yurduna.
Çöp kutusuna "terörist"in koyduğu bomba değil; "aramızdan birileri"nin "aramızda pek çoğumuz"un yaptığı gibi, kayıtsız kuyutsuz, sorumsuz, kaçak, ihmalkar, "Allah'a emanet"çi, hoyrat, miyop, küstah, saygısız, sevgisiz, kuralsız, haksız, hukuksuz, vicdansız halleri; yavru kızların uykularına, rüyalarına, hayatlarına sızıyor, sızıyor...
Belki de dua ile yattıkları gecenin besmeleyle uyanacakları sabahında, 18 cansız bedenli bir enkaza çeviriyor dünyayı.
Biz biliyoruz "teröriste terörist demeyi".
Ama aramızdaki kimilerine ne demeliyiz?
İkisi Şerife, ikisi Teslime...
Biri de, biliyor musunuz, adı Cennet mekanı da "Cennet" olsun, 16 yavru ile iki Sema öğretmen, 18 canı alıveren enkazcıya, gazcıya ne demeliyiz?
Ne demeliyiz, TIR kasasına istiflediği onlarca kavruk kaçak yabancıdan 13'ünü boğup tarlaya fırlatan sürücü kardeşimize!

Ne diyeceğimizi bilemeyiz.
Çünkü, kasada boğulmayıp da canlı ele geçirilen 88 kaçak, nerede "misafir" edilmekte biliyor musunuz?
Eşref Bitlis Salonu'nda!
Acayip bir uçak kazasına kurban giden, sırları da itirazları da gömülmek istenen, belki de bir "Brütüs" hançeriyle paramparça olmuş Jandarma Komutanı yani.
Cennet kızların binlerce ölüsü olan cehenneminde "Faili meçhul bir kaza"da can vermiş Orgeneral'in çatısı altında, 13'ünü boğuverdiğimiz 88 kaçak!
88 yine de 101'den küçük.
Hele hele, 88 "her şeye rağmen canlı", 101 "her şeye rağmen ölü"den daha büyük.
Dünyanın lanetli köşelerinden, umuda, aşa, bir işe, hayata çırpınarak yola çıkmış 88 insan, yurdun dört yanından gelip de "dünya incisi"nin tersanelerinde tutunmuş ve hayata tutundum sanırken düşüvermiş 101 "ölü işçi" ye göre, hala daha hayat!
Çünkü, çok basit, olaylar, katliamlar bir türlü ölmese de ölüler artık yaşamıyorlar!
30 yıldır, yazıyla tam otuz yıldır, 16 Mart 1978'de İstanbul Üniversitesi önünde 7 öğrenciyi katleden bombalar hala canlı. Çocuklar hala ölü!
O gün oralarda gözyaşları ve öfkeyle dolanan genç halim silkeliyor beni. Bomba katletmeseydi, benim kadar olacaklardı.
Yaşasalardı, onlar da Güngören'deki çığlıkları duyacaklardı. Boğduğumuz 13 mülteciye de, toza çevirdiğimiz 18 yurt yavrusuna da yanacaklardı.
30 yıl sonra, kimi Ergenekon sanığının gölgesi de Beyazıt Meydanı'nın kurumamış kanlarına düşüveriyor. Dava sürüyor. Hakikate ulaşamadıkça biz, hakikat düğüm düğüm sıkıveriyor her yandan.

Biz ayakta kalabilenler, düşürdüğümüz canlar karşısında ne hissetmeliyiz?
Bugün pazar ve bilirsiniz, bugün onu ilk kez güneşe çıkardılar!
Bugün den tam 70 yıl, 16 Mart'tan tam 40 yıl önce, tam o gün...
Düşünen, hisseden, söyleyen, yazan, dizen bir adam...
40 yıl sonra "Beyazıt Meydanı"nda 7 gencin daha...
70 yıl sonra Güngören'de 17, Konya'da 18, tarlada 13, dağlarda beşer beşer onca insanın ölüvereceğini bilmeden deyivermişti ki:
" Ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün bu kadar benden uzak
bu kadar mavi
bu kadar geniş olduğuna şaşarak
kımıldanmadan durdum..."
Sonrası, pazarı yaşamak ve hissetmek elbette size kalmış.
İyilikler olsun.