kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 1 Ağustos 2008, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Cuma Sabah 
ATİLLA DORSAY

Sen bu yaylaları yaylayamazsın

Geçtiğimiz hafta gerçekleştirilen Maçka-Sümela Kültür ve Sanat Festivali, yöre halkının bitmeyen enerjisini bir kez daha kanıtladı. Yerel yemeklerin yapıldığı, horonların tepildiği Maçka Vadisi de adeta cennet gibi bir yer.
Son altı aydır nerdeyse deli dana gibi dolaşıyorum. Hepsini değilse de çoğunu yazdığım bu yerler arasında, Anadolu da bol bol yer aldı. Bu kez sıra, Yaşamdan Dakikalar ekibi olarak davet aldığımız Trabzon yöresinde, Maçka Vadisi'ndeydi. Yine unutulmaz izlenimlerle döndüm. Hıncal uzun uzun anlatacaktır, ben de özetle kişisel izlenimlerimi yazayım. Davet, Maçka-Sümela Kültür ve Sanat Festivali nedeniyleydi. Turizm Bakanlığı katkılarıyla Maçka Belediyesi'nin dördüncü kez düzenlediği festivalde çeşitli halk oyunları, gösteri ve konserler izledik. Ünlü Karadeniz oyunlarının hareketliliğine, özellikle Kafkas cumhuriyetlerinden gelen yabancı ekiplerin sıcaklığı da katıldı. Ayrıca her yerde halkın 'horon tepme' tutkusuna da hayran olduk. Karadenizliler yerinde duramıyor; kendilerini kadın-erkek, çolukçocuk, yaşlı-genç demeden orta yere atıyor ve saatlerce horon yapabiliyorlar. Yöre halkının bitmeyen bir enerjisi ve şaşılacak bir neşesi var. Maçka Belediye Başkanı Ertuğrul Genç de bu enerjiden nasibini almış: Sempatik başkan yerinde duramıyor, bir saniye oturamıyor! Gezinin zirvesi, elbette Sümela Manastırı idi. 30 küsur yıl önce ziyaret ettiğim, Zigana Dağları'nın tepesinde, 2000 metrede en dik kayaların üzerine inşa edilmiş bu görkemli eser, bunca yıl sonra anılarıma ihanet etmedi. 4. yüzyıldan itibaren yavaş yavaş keşişler eliyle kurulan bu yapı, hâlâ çözülmeyen gizler içeriyor: O kartal yuvasını nasıl kurmuşlar, onca malzemeyi nasıl taşıyıp inşa etmişler? O güzelim freskleri ise nisbeten iyi durumda gördüm, hayli onarım görmüşler. Yine de, bir an önce dünya kültür mirasına dahil edilmesi gereken bu önemli yerin 20 yıldır onarımda olduğunu öğrenmek şaşırtıcı. Bunun artık bitirilmesi gerekiyor. Yöre halkı da bunu bekliyor. Ertesi gün, ünlü Karadeniz yaylarını ziyarete gidiyoruz. Bu kez, 2400 küsur metredeki Ormanüstü Köyü festivaline denk düşüyor ve Kusera Yaylası'ndaki şenliğe katılıyoruz. Yine sofralar kuruluyor, ünlü 'kuymak' başta olmak üzere yerel yemekler yapılıyor, horonlar oynanıyor. İki günde, deniz seviyesindeki Trabzon'dan böylesine yükseklere çıkmak, önce biraz baş dönmesi veriyor, sonra nefesleri açıyor. Ve yılan gibi kıvrılan bir yolda, inanılmaz derinlikte vadiler, sütun gibi ladin ağaçları, akarsu ve şelaleler ve de yeşilin her tonunu görüyoruz. Artık biliyorum, bu yaylalar bambaşka. Ve de Maçka Vadisi belki de cennetin tariflerinden biri. Bu yolculukta da bizi son derece cömertçe ağırlayan tüm yetkililere, olayı hazırlayan kendisi de o yöreden sevgili Sunay Akın'a ve bize kucak açan Maçka-Ormanköy halkına teşekkür etmek istiyorum. Yeşil Karadeniz'e elbette yeniden döneceğiz.