kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 28 Temmuz 2008, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
ÖMER TAŞPINAR

Obama ve Ankara

WASHİNGTON

Amerika'da artık seçim dışında hiçbir şey konuşulmuyor. Geçen hafta Washington'da gündem Barack Obama'nın Berlin'de Zafer Sütunu önünde 200 bin kişiye seslenişiydi. Her ne kadar Amerikan halkı dış politikayla fazla ilgili olmasa da bu görüntülerden etkilendi. Obama'nın Berlin görüntüleri Kennedy'nin 1963'te yaptığı o ünlü "Ben bir Berlinliyim" konuşmasını belleklerde tekrar canlandırdı. Böylece zaten uzun zamandır hep yapılan Kennedy-Obama kıyaslaması görsel bir simgeye de kavuşmuş oldu.
Genel hatlarıyla değerlendirmek gerekirse, Obama'nın Ortadoğu ve Avrupa seferi bir taşla iki kuş vurdu. Bu ziyaretin Obama için iki temel amacı vardı. Birincisi kendisini dış politika alanında tecrübesizlikle suçlayan John McCain'e bir mesaj vermekti. Gittiği her ülkede önemli konuşmalar yapan ve devlet başkanlarıyla resmi temas kuran Obama daha şimdiden Başkan olmuş havasını yaratarak McCain'e cevap vermiş oldu. Obama'nın ikinci amacıysa Bush döneminde kaybedilen prestiji geri getirme işinin en iyi kendisi tarafından gerçekleştirilecek bir şey olduğunu kanıtlamaktı. Berlin'de böylesine büyük bir kitlenin bir Amerikalı başkan adayını dinlemeye gelmiş olması Amerikan elitine hem moral verdi, hem de sorunun Amerika değil Bush yönetimi olduğunu bir kez daha göstermiş oldu.
Obama'nın Berlin konuşmasını dinlerken benim aklıma ise bambaşka bir soru takıldı. Acaba Obama Türkiye'ye gelse aynı derecede sıcak bir karşılama olur muydu? Zor bir soru. Türkiye bence Obama'yı hem büyük bir heyecan, hem de ciddi bir endişeyle izliyor. Heyecanla izliyor çünkü Obama, Türkiye'nin de çok arzu ettiği bir şeyi, Amerika'da değişimi temsil ediyor. İsmiyle, rengiyle, geçmişiyle, fikirleriyle arzu edilen yeni Amerika'nın simgesi Barack Obama. Türk halkı bunun farkında. Ayrıca Obama ne kadar değişimi simgeliyorsa, McCain de o kadar Bush yönetimi ile devamlılığı temsil ediyor. John McCain Irak konusunda Bush yönetimiyle bütünüyle aynı çizgide. Hem Amerika'nın gerekirse yüz yıl Irak'ta kalmasını savunuyor hem de İran'a askeri müdahale yapılmasından yana. Keza Rusya ve Çin konusunda da neokonlara yakın sert bir söyleme sahip McCain. Bütün bunlar, normal şartlarda, Türkiye'yi Obama'ya daha sıcak bakmaya yöneltiyor olmalıydı.

Ermeni meselesi
Ama Türkiye'de Obama'nın yükselişini büyük bir endişeyle izleyen ciddi bir kesim de var. Nedeni çok açık: Ermeni meselesi. Obama'nın Ermeni lobisine vermiş olduğu "soykırımı tanıma" sözü Türkiye'de hayal kırıklığı ve korku yarattı. Durum böyle olunca Türkiye'de iktidar ve devlet çevreleri John McCain'i tercih ediyor gibi gözüküyor. 8 yıllık Bush fiyaskosundan sonra bu duruma insan şaşırıyor ama aslında belki de pek garipsememek gerek. Zira Türkiye'de iktidarlar ve asker hep Cumhuriyetçi yönetimleri tercih edegelmiştir. Bunda Cumhuriyetçilerin jeostratejik realpolitik dünyasına yakınlığı, Pentagon'a ve savunma endüstrisi anlaşmalarına çok önem vermeleri ve de tabii ki insan hakları ve demokrasi gibi konuları ikinci plana atmalarının önemi büyük.
İşte burada Türkiye açısından ortaya ciddi bir ikilem çıkıyor. Türk halkı bir yandan yeni bir Amerika arzuluyor ama aynı zamanda Ermeni meselesi nedeniyle Obama'dan korkuyor. Bazıyorumcular,başkan olduktan Ermeni meselesi konusunda fikir değiştirir diye umuyor.
Haklı olabilirler. Ama Obama eğer gerçekten değişimi simgeleyen, farklı bir politikacıysa sözünde durmayı tercih edebilir. O zaman Türk-Amerikan ilişkilerinde yeni bir krizi engellemek için daha şimdiden kafa yormak gerekiyor. Bence Obama'nın Ermeni soykırımı konusunda sözünde durma ihtimali yüksek. Ancak bu konuda hareket etmekte acele etmeyecektir. Benim görebildiğim kadarıyla, Obama iktidara geldiği takdirde önceliği Avrupa'da Türkiye lehine yoğun bir lobi faaliyetine verecek ve Kıbrıs'ta çözüm için bastıracak. Bunları yaparken de Türkiye'ye Ermenistan ile sınırı açması için zaman tanıyacaktır. Şurası kesin: Obama ve ekibinin amacı Türkiye'yi kazanmak, kaybetmek değil.