kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 23 Temmuz 2008, Çarşamba
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

2. Meşrutiyet üstüne-1

Bugün 1908'den başlayarak yanılmıyorsam 1934 yılına kadar bayram olarak kutlanmış bir olayın 100. yıldönümü. 23 Temmuz 1908 günü 2. Meşrutiyet ilan edilmişti. 2. Abdülhamid'in askıya aldığı anayasa o gün yeniden yürürlüğe konmuş bir anlamda Osmanlı Mebusan Meclisi yeniden açılmıştı. Şimdi bu konuyla ilgili art arda sempozyumlar, konferanslar, kongreler düzenleniyor, yayınlar yapılıyor. Ben de bu ve cuma günü yayınlanacak yazımda bu konu ekseninde bazı noktalara değinmek istiyorum.
2. Meşrutiyet, her şeyden önce Jön Türkler'in eserdir. Tanzimat döneminin Genç Osmanlılar'ından başlayarak devam eden değişim toplumu bu yeni kuşağın eline bırakmıştı. Jön Türkler bir genel isimdir. Olaylar onların oluşturduğu örgütler aracılığıyla biçimlenmiştir. Ana örgüt İttihat ve Terakki Cemiyeti'dir. Gerek Jön Türkler'in gerekse Cemiyet'in ne olduğunu anlamak onların entelektüel özellik ve birikimini anlamakla kabildir. Bu açıdan bakılırsa birkaç temel nokta üstünde durulabilir.
1. Bunların ilki bu insanların sahip olduğu dünya görüşüdür . Jön Türk dönemi, 18891908 arasıdır ve Osmanlı İmparatorluğu'nun materyalizmle karşılaştığı bir döneme denk düşer. Materyalizm, benim öteden beri 'dünyayı dünyanın bilgisiyle açıklamak' diye tanımladığım bir yaklaşımdır. Ne var ki, orada kalmamıştır. Şükrü Hanioğlu'nun ne yazık ki Türkçesi yayınlanmamış çalışmalarında gösterdiği üzere bu anlayış Almanya'da gelişen vulgermaterialism (kabamateryalizm) yaklaşımıyla bütünleşmiştir. Giderek, o dönemde yayınlanan bazı kitapların verdiği ilhamlarla Tanrı'nın varlığını tartışmaya kadar varmıştır.Onunla da yetinmeyerek August Comte'un Pozitivizm felsefesini eksen almıştır.
2. Bu aslında Jön Türkler'in en genel biçimde evrim kavramına ulaşmasıydı. Bu anlayışın arkasında bu yıl 150. yılı kutlanan Darwin'in evrim teorisi kadar Hegel'in ve Marx'ın bu yöndeki yaklaşımları ve onların biçimlendirdiği tarih anlayışından ilhamlar (doğrudan bir etkilenme şeklinde olmasa bile) vardı. 19. yüzyıl Batı'sı bu anlayışı geliştirmiş Jön Türkler de onları Osmanlı'ya nakletmişti.
3. Osmanlı-İslam kozmolojisi bu noktada değişiyordu. İlerlemek için geriye gitmeyi öngören değil artık ileriye gitmeyi zorunlu sayan bir tarih anlayışına ulaşılıyordu. İnanışa göre toplumlar tıpkı canlılar gibi evrilerek değişebilirdi. Aradaki fark bunun kendiliğinden olmamasıydı.
4. Toplum değişim-gelişme doğrultusunda bir öncülük gereksinirdi. Dönüşümü toplumsal öncüler hazırlardı. Toplumsal öncüler aydınlardı . Jön Türkler kendilerini toplumsal öncüler ve tarihsel misyonerler olarak telakki ediyordu. Bir de aldıkları tıp eğitimi onlara toplumun bir organizma gibi ' iyileştirileceği' ve ' hastalıktan kurtarılacağı' düşüncesini ilham etmişti.
5. Bu görüşler 'güçlü ve doğru' olsa da yetersizdi. Uygulamaya koyulması askerlerin devreye girmesinden sonradır. Onların olaylara el atmasıyla ve bir ' ihtilal' örgütlemeye başlamasıyla birlikte aydınlar katında biçimlenen bu görüşlerin somutlaştırılması söz konusu olmuştur. Bu uzun arayış ve buluş dönemi 1-T'nin ikinci kongresinde biçimlenmiş ve askeri kuvvet olmaksızın bir ihtilalin yapılamayacağı karara bağlanmıştır. Böylece aydınlar ve askerler arasında yüz yıl devam edecek olan koalisyon yani Tarihsel Blok kurulmuştur. 2. Meşrutiyet bu koalisyonun eseridir. Daha sonraki toplumsal oluşumlar da gene bu koalisyon tarafından biçimlendirilmiştir.

2. Meşrutiyet bu entelektüel ve organik yapı içinde biçimlendirilmiştir. O sırada Rusya'da ve İran'da gelişen devrimlerden de ilham almıştır. Ama kendisi nedir, daha sonra neleri doğurmuştur sorularını cumaya ele alacağım..