kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 20 Temmuz 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
EMRE AKÖZ

Ulusalcıların yanıldığı nokta

Jeopolitikle ilgilenen bazı ulusalcılara göre İslamcılar (bu kelimeyle AKP'yi ve onu destekleyen muhafazakar/dindar Anadolu girişimcileri kastediliyor) Türkiye'yi bir Ortadoğu ülkesine dönüştürmek istiyor.
Bu ulusalcılara göre, İslamcıların gözü ' Güney'de; yani İslam ülkelerinde.
ABD ile işbirliği yaparak Türkiye'yi, Batı'dan soyutlanmış bir Ortadoğu ülkesi yapacaklar.
Bu yoruma katılmıyorum.
AKP hareketinin ivmesini Anadolu kökenli muhafazakar girişimciler veriyor.
Her sermaye kesimi gibi onlar da büyümek istiyor. Tabii büyürken siyasi ve kültürel alanlarda daha fazlasını talep ediyorlar.
Bu büyüme ve artan talepler, Ankara bürokrasisi ile İstanbul sermayesi arasındaki tarihsel bağı sorgulamaya başlıyor: Ankara'ya "Sadece İstanbul'u değil, bizi de kolla" diyorlar.
' Kaplan' filan diyoruz ama aslında Anadolu sermayesi İstanbul karşısında hala küçük kalıyor.
Aradaki açığı dinamizmleri ( dış pazar bulma çabası ), yatay örgütlenmeleri ( tarikatlar, cemaatler) ve siyasi temsilcileri (DP'den AKP'ye) ile kapatmaya çalışıyorlar.
Ulusalcılar bu yaşananlara " karşı devrim " diyor ve demokrasiyi suçluyor.
Ve tam da böyle dedikleri için, " İslamcılar, Türkiye'yi, bir Ortadoğu ülkesi yapacak " şeklindeki saptamalarını kendi elleriyle yanlışlamış oluyorlar!
Ne olduğu belirsiz, zaten bir kısmı devlet tarafından kontrol edilen marjinal gruplar hariç; Türkiye'yi İran'a ya da Suudi Arabistan'a filan benzetmek isteyen bir muhafazakar/dindar kesim yok.
Elbette " has demokrat " olduklarından değil, seslerini duyurmak, devletin kaynakları yeniden dağıtma sürecinden daha fazla yararlanmak için demokrasiyi savunuyorlar.

Gözleri öncelikle Avrupa Birliği'nde: Gümrük Birliği sayesinde büyüdüler ve kendi siyasi temsilcilerini alaşağı eden darbelere karşı AB'yi sigorta olarak görüyorlar.
Girişimcilik alabildiğine desteklendiği, dinsel değerlere ise hiç karışılmadığı için ABD'yi de bir model olarak görüyorlar.
Buradan hareketle şu da söylenebilir: Coğrafi konum gereği AB'ye girmemizi istiyorlar ama asıl hayalleri Türkiye'nin ' Küçük Amerika' lmasıdır.
Evet, Türk muhafazakarları ağırlıklı olarak Sünni Müslüman'dır ama aynı zamanda da milliyetçidir. Kendilerini Araplardan üstün görürler. Şii İran'dan pek haz etmezler.
Çoğunluğu ağzına içki koymaz. Eşlerinin başı örtülüdür. Küçükken Kuran
kursuna gittikleri için az buçuk Arapça bilirler. Hz. Muhammed ve halifelerin hayatlarından dersler çıkarırlar.
Yani gündelik hayatın kimi sorunlarını (aile, arkadaşlık, vs.) çözmede dini referans olarak kullanırlar.
Ama bu özellikleri bir ' kimlik' ve ' dayanışma' oluşturmaktan öteye gitmez. Yani bir jeopolitik tercih oluşturmaz.
Olsa olsa, kökü Osmanlı'ya uzanan bir "hakimiyet özlemi" ile Ortadoğu'yu Türkiye'nin " arka bahçesi " olarak görmek isterler.
'Güney' onlar için bir kimlik merkezi değil, duruma göre, mal satılacak bir 'pazar' ya da sermaye bulunacak bir ' banka'dan ibarettir.
İşte tam da böyle oldukları için son dönemde liberal kesim onlarla ittifak kurdu.
Yoksa ulusalcı jeopolitikçilerin tabiriyle ' modernist' ve ' Atlantikçi' liberallerin, 'Ortadoğucu' İslamcılarla hiç işi olmaz.
Değil mi efendim?