kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 19 Temmuz 2008, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Ahmet Ilgaz, geçen hafta Tarih Vakfı için Afro- Türkler üzerine bir konferansa katılmıştı.

'Yerli çikolata'yı nasıl bilirsiniz?

Evrim ALTUĞ
12.07.2008
Yönetmen Ahmet Ilgaz'ın 103 yıldır Dalaman'da yaşayan 'Afro-Türkler'le ilgili belgeseli Sütlü Çikolata, bugün Fransız Kültür Merkezi'nde gösterilecek. Ilgaz'a göre farklılığa yönelik ayrımcılık her yerde olduğu gibi Afro-Türkler için de geçerli..
Avrasya Sanat Kolektifi tarafından düzenlenen Uluslararası İstanbul Belgesel Günleri - Documentarist etkinliği, bugün saat 16.00'da, yönetmen Ahmet Ilgaz'ın geçen haftalarda Fransız Kültür Merkezi'nde (FKM) prömiyeri gerçekleşen belgesel filmi Sütlü Çikolata'nın gösterimine ev sahipliği yapacak. Yine FKM'de izlenecek 43 dakikalık yapım, Kültür Bakanlığı katkılarıyla Antalya ve Dalaman bölgesinde ortaya konan, bir aylık titiz bir araştırma sürecinin meyvesi... Ford Otokoç'un ulaşım sponsoru olduğu Sütlü Çikolata belgeseli, 1905'te Mısır Hıdivi Abbas Hilmi Paşa'nın Dalaman'daki arazisinde çalıştırılmak üzere beraberinde getirdiği Mısır ve Sudanlıların Türkiye'deki yaşam hikâyelerini konu alıyor. Yönetmen Ilgaz ile Sütlü Çikolata ve çağrışımları üzerine konuştuk.

- Belgeseliniz nasıl doğdu?
- Bir arkadaşımda, tren istasyonlarıyla ilgili bir kitap vardı. O kitapta Dalaman İstasyonu üzerine bir bölüm olduğunu öğrenip, aslında hiç var olmamış bu istasyon üzerinden konuyu araştırmaya başladım. Türkiye'de güneye ne kadar inilebilir diye merak ederken, karşıma burası çıktı. Halbuki Dalaman'a tren yokmuş ve yanlışlıkla bir istasyon kurulmuş. Anlatılanlara bakılırsa, Mısır Hıdivi Abbas Hilmi Paşa, 1905'te İskenderiye'ye bir istasyon, Dalaman'a da bir av köşkü yaptırmak istemiş. Bana göre Paşa'nın bunu yaptırmak istemesinin nedeni, sadece avı çok sevmesi değil, Dalaman'da çok büyük arazilerinin olması ve buna sahip çıkmak istemesi... Tabii bunlar karışık yıllar. Fakat tam da o sırada planlar karışmış ve istasyon binası Dalaman'a inşa edilmiş. Aslında bina pek de istasyon binasına benzemiyor. Hoş, buraya gelenler de o binayla fazla ilgilenmiyorlar. Zaten orası bugün Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü'nün idari binası olarak kullanılıyor. İşte ben bu sayede, Paşa'nın bu feodal yapı içinde, yanında yüzlerce Afrikalı getirdiğini öğrendim. O zamanın Dalaman'ı ufacık bir köy tabii. Bölgenin güvenliğini sağlamak için, bir sürü iş için bu insanlar Mısır ve Sudan'dan getirilmiş. Tabii bazıları siyah, bazıları ise daha açık tenli...

- Farklılıkları nedeniyle yaşadıkları, bir tür pozitif ayrımcılık mı?
- Aslında bu tür ayrıştırmalar özellikle küçük çocuklar üzerinde negatif etkiler yaratıyor. Filmde buna da değinmeye çalıştım. Bilirsiniz, biraz farklıysanız size hemen lakap takılır... Koyu renk tenli olunca da 'Arap' diyorlar tabii... Her zaman pozitif değil. Yine de her zaman daha iyi sporcu olduklarını, daha iyi müzik ve dans çıkardıklarını kendi kendilerine biliyorlar. Ancak mesela, kreş öğretmeni olan ve belgeselde de yer bulan Melek isimli genç kadın, ten renginden ötürü çocukları korkutacağı gerekçesiyle bir süre iş bulamamış.

- Ama Melek şu anda Dalaman Belediyesi'nin Halkla İlişkiler Birimi'nde, üstelik Beyaz Masa'da çalışıyor.
- Evet, aslında bu insanlar kendilerini oldukça gırgıra almasını da biliyorlar. Örneğin bir akşam Melek'e bir otomobil aslında pek de ağır olmayan biçimde çarpmış. Adam Melek'i görmediğini iddia ediyor. Melek de bize bu olayı anlatırken 'Benim gece görülmem zor oluyor,' diye dalgasını geçiyor zaten...
Haberin fotoğrafları