kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 15 Temmuz 2008, Salı
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
ERDAL ŞAFAK

Demokrasi ve ötesi

Ta baştan beri dikkat çekici bir zamanlama tekniğiyle yürütülen Ergenekon soruşturmasının iddianamesi de önemli bir yıldönümüne denk geldi: Özgürlük, eşitlik ve kardeşlik (Dayanışma) ilkeleriyle dünyada yepyeni bir çığır açan Fransız Devrimi'nin 219. yıldönümüne.
Devrim bu üç ilke üstüne kurulmuştu veya bu üç ilkeyle beslenmişti ama 14 Temmuz 1789'da Bastille kalesini kuşatan halk bunlardan sadece biri için harekete geçmişti: Eşitlik. Yasalar önünde eşitlik.
Dün gün boyu Ergenekon iddianamesi, daha doğrusu iddianameyle ilgili bilgi notunu değerlendirmek için TV kanallarında kuyruğa giren "Uzmanlar"ın görüşlerine kulak verirken bir soruya yanıt aradık: Bu operasyon "Yasalar önünde eşitlik" ilkesinin Türkiye açısından tarihinin en cesur ve parlak örneğini mi oluşturuyor? Yoksa G.Kurmay eski Başkanı emekli Org. Hilmi Özkök'ün "Darbe girişimi var da diyemem, yok da diyemem" belirsizliğinin ardına sığınarak, "Yasalar önünde eşitlik" ilkesinin en azından istismarının zehirli tohumlarını mı taşıyor? Cevabı herhalde ne zaman başlayıp ne kadar süreceği kestirilemeyen davanın sonunda öğrenebileceğiz.

Bir Akdeniz haritası
Yine dün Ergenekon'la ilgili "Uzman" görüşlerini dinlerken bir harita gözümüzün önünden gitmedi. "Akdeniz İçin Birlik"in kuruluş zirvesi dolayısıyla "Le Nouvel Observateur" dergisi bu oluşuma katılan ülkelerin rejimleri açısından sınıflandırıldığı bir harita yayınladı. Tablo şöyle:
* Demokrasi ile yönetilen ülkeler: AB'nin 27 üyesi ile İsrail ve Monako Prensliği (!).
* Sahte demokratik rejimler: Mısır, Cezayir, Fas.
* Diktatörlükler: Suriye, Ürdün, Libya, Tunus.
* Ya Türkiye? O "Demokrasisi sorunlu ülkeler" grubunda gösterildi. Arnavutluk, Bosna-Hersek, Hırvatistan, Karadağ, Filistin, Lübnan ve Moritanya'yla birlikte.
Tablo bizi bir hayli düşündürdü. Çünkü Türkiye "Demokrasiler ailesi" olan AB ile tam üyelik müzakerelerini yürütüyor ama bir yandan da -arada kesintiler de olsa- 1946'dan bu yana süregelen çok partili sistemine rağmen demokrasisi üstüne kuşkular ya da en azından soru işaretleri üretilebiliyor.
Daha kötüsü AB'ye üyelik için çok ciddi sorun oluşturan bu tespit veya yargı, Akdeniz İçin Birlik oluşumunda zerrece önem taşımıyor.
Zira AB binası "Demokrasi", "İnsan hakları", "Hukukun üstünlüğü" sütunları üstünde yükselirken, Akdeniz İçin Birlik'te bu kriterler zerrece kaale alınmıyor. Orada "Barış", "Güvenlik", "Karşılıklı güven", "Ortak ufuk", "Kader ortaklığı" gibi suya sabuna dokunmayan, dahası sadece Avrupa'nın başının ağrımasını önlemek ya da baş ağrısını dindirmek için masaya getirilmiş, herkesin kabul edebileceği, kimsenin itirazının olamayacağı içi boş kavramlar yeterli bulunuyor.

2 yıllık uzun ince yol
Demokrasi öylesine önemsiz ki "Akdeniz İçin Birlik" projesinde, yayınlanacak ortak bildirinin pazarlıkları, İsrail ile Filistin'in bir ifadeye itirazları nedeniyle Pazar gece yarısına kadar sürdü. İfade şu: Filistin'in gelecekteki statüsü "Ulus devlet" mi, yoksa "Ulusal ve demokratik devlet" mi olarak tanımlanmalı? Sonunda Filistinli mültecilerin olası Filistin devletine veya İsrail'e dönüşlerinin güçlüğüne gönderme yaptığı gerekçesiyle "Ulusal" sözcüğünün üstü çizildi. Onunla birlikte "Demokratik" sözcüğünün de!
Akdeniz İçin Birlik'in ikinci zirvesi 2010'da yapılacak. Yani Türkiye'nin Akdeniz havzasının siyasi haritasındaki konumunu değiştirebilmesi için önünde topu topu 2 yıl var. Bu 2 yılda ya rejimin hukukun üstünlüğü ve demokrasinin asla vazgeçilmezliği ilkelerine sıkı sıkıya dayalı olduğunu ve de erkler ayrılığına kesinlikle saygı temelinde tüm kurumların tıkır tıkır işlediğini, böylece "Demokrasiler ailesi" olan AB'ye layık olduğunu kanıtlayacak.
Ya da yine "Demokrasisi sorunlu ülkeler" grubunda kalarak, tanrı korusunkim bilir belki de "Sahte demokrasiler" gibi daha da aşağılayıcı sıfatla tanımlanan ülkeler safına itilerek, en korktuğumuz, bizim için icat edildiğinden kuşkulandığımız seçeneğe doğru yönlendirilecek:
"AB'yi bırak, Akdeniz İçin Birlik'le yetin!" Fransızlar'ın sömürge ve manda dönemlerinde uyguladığı kriterle söylemek gerekirse, "Bon pour l'Orient!" (Şark için bu kadarı yeterli.)