kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 13 Temmuz 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
SOLİ ÖZEL

Bağdat seferi

Başbakan Erdoğan'ın Bağdat ziyareti nereden bakılırsa bakılsın çok önemli bir açılımdı. Bölge ülkeleri liderlerinden yalnızca İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad'ın ziyaret ettiği Bağdat'ı Türkiye Başbakanı'nın da ziyaret etmiş olması bölgesel stratejik denklem açısından hayli anlamlı sayılabilir.
Yapılan temasların düzeyi, söylemin niteliği ve somut olarak ortaya çıkan projeler açısından da beklentilerin karşılandığı anlaşılıyor. Tasarlandığı şekilde yürütülebildiği ve uygulamada sonuç alınabildiği taktirde "Türkiye-Irak Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi" anlaşması da hem ikili ilişkiler hem de bölgesel dengeler açısından dikkat edilmesi gereken bir gelişme sayılmalıdır. Türkiye'nin bu anlaşmanın sağladığı çerçeve içinde Irak ile ekonomik ilişkileri daha ileri noktalara taşıması, Türk şirketlerinin kayda değer yatırım imkanları bulması söz konusu olacaktır.

Son 5 yıldaki değişim
Başbakan ile birlikte Bağdat'a giden gazetecilerin naklettiği gibi, Başbakan'ın ziyaretinin bir somut sonucu da Irak'taki petrol alanlarının değerlendirilmesiyle ilgili olarak hazırlanan şirketler listesine son dakikada TPAO da, anlaşılan şartlı olarak, dahil edildi. Bu şekilde Türkiye de Irak petrol denklemine dahil oldu. Başbakan Erdoğan'ın kendisiyle giden gazetecilere söylediğine göre de gerek KerkükYumurtalık boru hattının kapasitesinin arttırılması, gerekse Kürdistan Bölgesel Yönetimi topraklarındaki doğal gazın çıkarılması ve dünya piyasalarına taşınması için girişimler yapılacak.
1990 Nisan'ında dönemin Başbakanı Yıldırım Akbulut Bağdat'a gidip Saddam Hüseyin ile buluştuğunda büyük saygısızlıkla karşılaşmıştı. Saddam Türkiye Başbakanı'na alaycı bir dille Soğuk Savaş'ın bittiğini hatırlatmış, ABD'nin güçsüzlüğünden dem vurmuş, 'Türkiye'yi şimdi kim koruyacak' diye sormuştu. Gene o dönemde Irak Baas rejimi su meselesini bahane ederek Türkiye'ye karşı Arap dünyasını galeyana getirmeye de çalışmıştı. Bugünkü konumunda Türkiye'nin Bağdat'taki yönetim tarafından bu denli sıcak karşılanması köprülerin altından çok su aktığını da gösteriyor.
Geçen beş yıl içindeki gelişmeler Türkiye'yi Irak ile ilişkilerinde daha makul bir noktaya getirdi. Irak'a yönelik politikada, özellikle PKK'ya yönelik operasyonların başlamasından sonra giderek daha fazla inisiyatif kullanabilen hükümet yeni gerçeklere uygun siyasetleri üretiyor. Türkiye'nin kendi iç çalkantıları geçtikten sonra Kürdistan bölgesel yönetimiyle de farklı bir ilişki modeline geçileceğini varsaymak gerçekçi olur.

Türkiye denge unsuru
Bunların ötesinde Ortadoğu bölgesinde, Irak kendisini tümüyle toparlayana kadar, İran'ı siyaseten dengeleyebilecek yegane devlet de Türkiye'dir. Şii partilerin İran'a olan tüm yakınlıklarına rağmen Irak milliyetçiliği güçlüdür ve İran'ın etkisinin dengelenmesi bu bakımdan bugünkü yöneticiler tarafından da arzulanan bir gelişmedir. Bir devlet olarak Irak üzerindeki İran etkisini ya Arap devletlerine ya da Türkiye'ye yaslanarak dengelemek isteyecektir. Arap devletleri hala Şiilerin iktidarından rahatsız. Bu nedenle ve özellikle Irak Kürtleri uzun vadede Ankara'ya yakın olmayı isteyeceklerinden Türkiye'nin dengeleyici rolü giderek ön plana çıkabilecektir.
Bu bağlamda Başbakan Erdoğan'ın Şii Sünni ayrımı üzerinden kan dökülmesine yönelik haklı isyanı ayrı bir değerlendirmeyi gerektiriyor. Irak'taki ve başka ülkelerdeki kavga temelde iktidar kavgasıdır ve kaynakların bölüşümünde taraflar anlaşmadıkça da çatışma Müslümanlık ortak zemininde bile kolayca giderilmeyecektir. Mezhep çatışmasının bitmesi ancak siyasi paylaşım kavgasında uzlaşma noktasına gelinmesiyle mümkün olacaktır.