kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 10 Temmuz 2008, Perşembe
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
HINCAL ULUÇ
Hıncal'ın Yeri

Maç müthişti!.. Peki ya kalite?..

Dünyanın hemen bütün otoriteleri birleşiyor ki, pazar günü All England Kulübü santrkortunda tarihin en müthiş, en efsane tenis maçlarından biri oynandı..
Nadal-Federer Wimbledon finali..
Ülkemizde pek sözü edilmediği için farkında olmayabilirsiniz, ama birkaç tenis sever saatlerce ekran başında kaldılar.. Kalışın sebebi sadece 5 sete giden maç değildi.. Wimbledon'un artık, zemin, raket ve top kadar parçası olan yağmur uzattı işi.. Üç defa kesildi maç ve bekleyişler her defasında saate yaklaştı..
Ekran başında kalanlardan biri olarak CNN Turk'e teşekkür ederim. Onlar olmasa bu müthiş turnuvayı izleme imkânı bulamayacaktık. Eurosport Wimbledon'u vermiyor. Veren kanalların uzaya çıkma izni yok, yerel yayın yapmak zorundalar. (Avrupa Kupası'nda atv gibi.. Eleştiriler haksızdı, ayıptı.)
TRT, artık sporla ilgili değil. Özel TV'lerle futbol geyiği programları yapma konusunda yarışıyor ve anayasa ve yasalarla kendisine verilen görevi, reyting yarışı uğruna hiçe sayıyor..
Teşekkürle birlikte hemen bir de sitem..
Final maçını anlatan Barış Kuyucu ve Cahit Yavuz ikilisi, maçın kalitesini gereğinden çok abarttılar..
Mücadele, heyecan tamam.. Ama kalite ve seyir zevkine gelince kullandıkları övücü cümleler sanki "Bakın biz ne müthiş maç yayınlıyoruz havası yaratıp, kanalı övme gayreti" gibi geldi bana..
Şimdi düşünün..
Şampiyon Nadal'ın kazandığı her dört puandan biri rakibinin çok rahat çevirebileceği bir topu dışarı atması, ya da fileye takmasından.. Federer durmadan tenis dilinde Unforced Error denen basit hatalar yapmış..
Dahası.. 5 yıldan beri Wimbledon'u arka arkaya kazanan ve dünya 1 numarası olan adamın back handi yok.. Nadal durmadan back handine atarak yıkmış Federer'i..
Peki Nadal muhteşem tenisçi mi?.. Federer'e karşı oynadığı 18 maçtan 12'sini kazanan adam?..
Etkili servis atamayan, atamadığı için de fileye gelemeyen adam nasıl muhteşem tenisçi olur ki?..
Nadal iyi bir koşucu.. Bitmez tükenmez bir enerjiyle her topa koşuyor, yetişiyor, çeviriyor ve rakibini hataya zorluyor..
Bu yüzden yağmur Nadal'ın en büyük dostu oldu finalde.. Yorgunluktan bitmek üzereyken verilen yağmur araları Nadal'a ilaç gibi geldi. Bitkin ayrıldığı korta tazelenmiş döndü ve yeniden koşacak enerjiyi buldu.
Gelecek yıldan itibaren santrkortun üzerine açılır kapanır, şeffaf bir tavan konacak. O zaman yağmur molası olmayacak..
İki tenisçi de fileye gelme merakında olmayıp, çizgi gerisinden top çevirerek oynamayı ve puan kazandıracak vuruş yerine, rakibin hatasını bekleyen vuruşlar yapmayı sevdiklerinden uzun ralliler izledik ama, insana "Vay be" dedirten, nefes kesen vuruşlara az rastladık..
Bol olan neydi?..
Yanlış seçimler.. Federer gibi, Nadal gibi dünyanın 1 ve 2 numarası olmuş iki adamın, çok kolay sayı alacak tercihler ortada dururken, topu yanlış yere atarak, ya da yanlış vurarak kaybettikleri puan o kadar çoktu ki..
Ama bizim anlatıcılar, maçı her fırsatta överken, bu yanlış tercihlere asla dikkat çekmedi, basit hataların altını asla çizmediler.
Çizseler, maçın, o gerçekten muhteşem mücadelenin üzerine gölge düşmezdi asla.. Ama tenis sporunun da hakkı verilirdi.
Bu sporun efsane olan finalleri var. 1980 Bjorn Borg-John McEnroe.. 1990 Stefan Edberg-Boris Becker.. 2001 Goran İvaniseviç-Patrick Rafter. Hepsini seyrettim.. Müthiş maçlardı gerçekten, kaliteleri tartışılır.. Bu da onlardan biri.. Ama birincisi değil bence..
1990'ın ayrı bir anısı var.. Roma'da Dünya Kupası'ndayız Sabah adına, Sinyor Can Bartu'yla beraber.. Bir apart oteli paylaşıyoruz.. Sinyor tenis meraklısı.. Futboldan çok tenis izliyor ekran başında.. Ben maçlardan vakit buldukça..
Final geldi çattı. Televizyonun başına oturduk.. Dört saati geçti.. Edberg maç sayısı atıyor.. Sinyor kalktı, gidiyor..
"Yahu deli misin?.. Saatlerce seyrettiğin maçın sonucunu merak etmiyor musun?.."
Hayatımın en büyük derslerinden birini verdi Sinyor..
"Ben sporu seyrederim, sonucu değil.. Bugün seyrettiğim tenis beni doyurdu. Kim kazanırsa kazansın, benim için ne değişir ki?.."
Uzatma penaltıları atılırken kalkıp stadı terk eden Can Bartu'ya bir daha şaşmadım.. Saygım bir kat daha artarak!..