kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 10 Temmuz 2008, Perşembe
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
ERGUN BABAHAN

Suç ve ceza

Hilmi Özkök'ü hiç tanımadım. Bir kokteylde ayaküstü bir merhabalaştık o kadar.
Gazetecilerin askerlerle çok sıkı fıkı olmasının doğru olmadığına inanırım zaten.
Hele bizim gibi, askerin zaman zaman siyasete doğrudan veya dolaylı müdahale ettiği bir ülkede.
Askerlerle güvenlik stratejisi, silahlanma projeleri, muhtemel tehdit ve tehlikeler konusunda konuşacak, bilgi alacak, haber yapacak güvenlik muhabirlerine, yazarlarına ihtiyaç olduğu bir gerçek. Ama Türkiye'de gazeteciliğin tam böyle işlemediği de bir gerçek.
Hükümet, sivil siyaset üzerine konuşmalar, "Paşam ne bekliyorsunuz, Türkiye nereye gidiyor?" diye gaz vermeyi seven gazetecilerin ağırlıkta olduğu da bir gerçek.
O yüzden bu konuda dikkatli davranmak önemli diye düşünürüm.
Emekli Genelkurmay Hilmi Özkök hakkında söylenenler beni hep şaşırtmıştı.
"Boru paça" adını takmışlardı kendisine, namaz kılıp pantolon ütüsünü bozduğu iddiasıyla.
"Kodu mu oturtan" tip bir komutan olmadığı televizyon ekranlarından seslendirilmişti.
Özden Örnek'e ait olduğu iddia edilen günlüklere göre, bu iddiaları seslendirenlerin bir bölümü kendisinin yakın çalışma arkadaşlarıydı.
Hükümete yakın olduğu, cemaat ilişkisi olduğu şüphesi bile konuşulmuş.
Hatta kozmik gizlilik derecesi taşıyan telefonları bile dinletilmeye çalışılmış.
Kendi komutanını dinlemeye çalışan bir ordu iddiası gerçekten ürpertici.
Şimdi Özkök, Ergenekon soruşturmasıyla ilgili ilk kez konuştu.
Milliyet gazetesinden Fikret Bila'nın sorularına kısa bir cevap veren Hilmi Özkök, "Darbe girişimi var da demem, yok da demem" diyerek aslında Ayışığı ve Sarıkız operasyonlarını üstü örtülü biçimde doğrulamış.
Çünkü normalde, dönemin en üst düzey komutanı olan Özkök'ün, yakın çalışma arkadaşlarının böyle bir girişimde olduğunu yalanlaması gerekirdi diye düşünüyorum.
Özkök böyle bir tavır almaktan özenle kaçınmış.
Ama asıl ilginç tavrı, telefonunu dinletmeye, kendisinin arkasından dolaplar çevirmeye çalışan komutanlara göstermiş.
Şu anda Kandıra'daki F tipi cezaevinde tutuklu bulunan komutanlarla ilgili aynen şöyle demiş:
"Komutanlar arkadaşlarımız. Durumlarına çok üzülüyorum. Asker arkadaşlarımın bir an önce tertemiz çıkmalarını istiyorum ve diliyorum. Çünkü uzun süre kişilerin de, kurumların da töhmet altında kalması doğru bir şey değil. Ceza da varsa, cezayı çekmek insanı rahatlatır. Ünlü Suç ve Ceza romanı, bu psikolojiyi çok iyi anlatır, biliyorsunuz."
Ayışığı ve Sarıkız'ı görmezden gelen, Ergenekon'u görmezden gelenlerin bu satırları dikkatle okuması gerekir.
Emekli bir genelkurmay başkanı daha başka ne diyebilirdi ki.