kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 8 Temmuz 2008, Salı
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC

Büyükanıt: En büyük sorun tehdit terörizm

Yeni Haber
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, küreselleşme çağında dünya barış ve güvenliği için en büyük tehdidin terörizm olduğunu söyledi.

Antalya'nın Serik ilçesine bağlı Belek beldesinde bu yıl 9'uncusu düzenlenen İpekyolu 2008 General/Amiral Semineri'nin açılışında konuşan Genelkurmay Başkanı Büyükanıt, küreselleşme çağında, dünya barış ve güvenliği için en büyük tehdidin terörizm olduğunu belirtti.

Terörizmin küresel bir tehdit haline dönüşmesiyle tehdit algılamalarının da konvansiyonel ve ülke sınırlarına odaklı olmaktan çıktığını vurgulayan Orgeneral Büyükanıt, bu algılamaların asimetrik ve küresel bir boyut kazandığına dikkati çekti. Terörizmle artık sadece ulusal düzeyde ve ulusal politikalarla mücadele etmenin imkansız olduğunun altını çizen Orgeneral Büyükanıt, ''Bu kapsamda uluslararası iş birliği, terörle mücadelenin olmazsa olmazı haline gelmiştir'' dedi.

Seminerin ana konusunun ''Küresel Güvenlik ve Uluslararası İş Birliği' olduğunu ifade eden Büyükanıt, ''Henüz ortak bir tanımını yapamasak da terörizmin 21. yüzyılın en ciddi hastalığı olduğu konusunda sanırım hemfikiriz'' diye konuştu. Terörizmin, terör örgütünün benimsediği ideoloji çerçevesinde şiddet yoluyla hedef sosyal gruba siyasal mesajlarını dayattığı bir yöntem olduğunu belirten Orgeneral Büyükanıt, ''Burada ideoloji değişebilir ama şiddeti siyasal amaçla kullanma unsuru değişmez. Bu sebeple, ideolojileri ne olursa olsun, terörün hiçbir türü meşru görülemez. Hatta, terörü meşru görmeye yakın eğilimler dahi kabul edilemez'' dedi.

Küreselleşme ile insanlığa sunulan teknolojik imkanların aynı zamanda terörist örgütlerce de istismar edildiğini belirten Büyükanıt, özellikle iletişim alanında meydana gelen gelişmelerin, terörist örgütlerin propaganda araçlarını çeşitlendirdiğini vurguladı.

GELİR DAĞILIMINDAKİ ORANTISIZLIK VE SOSYAL ADALETSİZLİK

Büyükanıt, terör örgütlerinin eleman temin etmek için küreselleşmenin ekonomik yan etkilerini kullandıklarını belirterek, ''Terör örgütleri eleman temin etmek için küreselleşmenin bir yan etkisi olarak ortaya çıkan ve etkilerini bugünlerde daha fazla hissettiğimiz gelir dağılımındaki orantısızlık ve sosyal adaletsizlikleri de istismar etmektedir. Bu tür istismarlara açık alanlarla ilgili tedbir almadığımız takdirde geliştirilen kinetik yöntemler, sorunlara sadece geçici çözümler üretmemizi sağlayacak'' dedi.

Terörizme karşı mücadelenin uzun ve sabır gerektiren uygulamalar olduğunu belirten Büyükanıt, askeri yöntemlerin terörle mücadelenin boyutlarından sadece biri olduğunu vurguladı. Bu mücadelede diplomasi, istihbarat, ekonomi, finans, bilgi ve hukuk alanlarındaki faaliyetlerin de en az askeri yöntemler kadar önemli olduğuna işaret eden Büyükanıt, terör örgütlerinin, kanlı eylemlerine kaynak sağlamak maksadı ile insan ve uyuşturucu kaçaklığı, kara para aklama, haraç toplama, korsanlık ve fidye için adam kaçırma faaliyetleri ile uluslararası suç örgütleri gibi hareket ettiklerini hatırlattı. Büyükanıt, şunları söyledi:

''Örneğin PKK/Kongra-Gel terör örgütünün, Avrupa'ya kaçırılan eroinin yüzde 80'inden sorumlu olması, çeşitli Avrupa ülkelerinde zorla para toplaması, hatta Sri Lanka'daki Tamil Kaplanları adlı terör örgütüne silah satması, terör örgütlerinin faaliyetlerinin ulaştığı uluslararası boyutu göstermesi açısından anlamlıdır. Böyle bir durumda, bu yıl ABD yönetiminin PKK'yı Dünyada Uyuşturucu Kaçakçılığı Yapan Örgütler listesine sokmuş olması, terörle mücadele eden ülkelere büyük moral desteği sağlamıştır. Şüphesiz bu tür suç örgütlerini terör listelerine dahil etmek yeterli değildir. Uygulamaya yansımayan bu tür listeler, tek başına terörle mücadelede yararlı olmaz.''

Mevcut koşullarda terörizmle mücadelede işbirliğinin BM çerçevesinde gerçekleştirilebileceğine inandığını vurgulayan Büyükanıt, ''Yeter ki BM ve diğer uluslararası kuruluşların terörizmle mücadele konusunda aldığı kararlar ve geliştirdiği inisiyatifler ülkelerin iç hukuk sistemlerine de yansıtılabilsin'' dedi.

ENERJİ GÜVENLİĞİ

Orgeneral Yaşan Büyükanıt, 21. yüzyılda ortaya çıkan bir güvenlik tehdidinin de enerji güvenliği olduğunu belirterek, küresel enerji talebinin 2004'ten 2030'a kadar yaklaşık yüzde 50 artacağının tahmin edildiğini vurguladı.

Dünyadaki 193 ülkeden hiçbirinin enerji açısından bağımsız olmadığını belirten Büyükanıt, Suudi Arabistan, Rusya, Norveç, Birleşik Arap Emirlikleri ve Nijerya gibi önemli petrol ihracatçısı ülkelerin dahi ya rafine edilmiş petrol ürünleri ya da elektrik, doğal gaz ve kömür şeklinde enerji ithal ettiğini vurguladı.

Dünya petrol üretiminin yaklaşık yüzde 60'ının diğer ülkelere ihraç edilmesi nedeniyle petrolün, günümüzde ticareti en fazla yapılan doğal kaynak olduğunu hatırlatan Büyükanıt, ''Doğal gaz ve kömür ticareti, sırasıyla yüzde 25 ve yüzde 17'lik ihracat oranlarıyla nispeten düşük ancak önemli paya sahiptir. Önümüzdeki on yıllarda her üç yakıtın da küresel ticaretinin önemli oranda artması beklenmektedir. 2030 yılından itibaren küresel petrol ticareti hacminin ikiye, doğal gaz ticareti hacminin ise üçe katlanması beklenmektedir'' diye konuştu.

Büyükanıt, şöyle devam etti:''Artan küresel petrol talebi, enerji arzının yeterliliği, güvenirliği ve fiyatlandırması ile ilgili endişe, fosil yakıtların artan kullanımının sebep olduğu çevresel sorunlar, bu arzın gelişmiş ve aynı zamanda gelişmekte olan ülkeler için maliyeti, ticaret hacmindeki artış,
sermayenin dolaşımı ve küresel jeopolitik, son yıllarda hükümetleri ve iş dünyasını öncelikle meşgul eden konular olmuştur.Enerji güvenliği, ekonomik güvenlik ve ulusal güvenlik birbirinden ayrılmaz kavramlardır. Bu kavramlar bir bütünsellik içinde değerlendirilmelidir. Dünyada yeni bir enerji kaynağı keşfedilmediği sürece petrol ve doğal gaz gibi enerji kaynakları önemini korumaya devam edecektir. Bu kapsamda, enerji kaynaklarına sahip ülkeler ile bu enerji kaynağının nakil hatlarını kontrol eden ülkelerin de jeopolitik ve jeostratejik önemleri sürecektir.Bu enerji kaynaklarına sahip ülkeler avantajlarını başka ülkeler üzerinde baskı unsuru olarak kullanmamalı ve enerji politikalarını güvenlik ihlallerine dayandırmamalıdır.''

TÜRKİYE'NİN ÖNEMİ

Türkiye'nin, enerji kaynaklarına sahip ülkelerin bu varlıklarının en güvenli şekilde pazara ulaştırılması konusunda katkı sağlamaya çalıştığını ifade eden Büyükanıt, bu amaçla enerji nakil hatlarının oluşturulması ile hem üretici ülkelerin kendi kaynaklarını pazarlama imkanına kavuşmasına hem de tüketici ülkelerin enerji güvenliğini tesis etmelerine yardımcı olarak küresel barışa katkı sağladığını vurguladı.

Türkiye'nin, Orta Doğu, Kafkasya, Orta Asya gibi enerji arzı sağlayan enerji arz merkezleri ile önemli bir enerji talep merkezi olan Avrupa arasında yer aldığını hatırlatan Büyükanıt, bu durumun Türkiye'nin jeopolitik öneminin daha da artmasına neden olduğunu anlattı. Halen bölgede yürütülen Güney Akım, Hazar Hattı, Beyaz Akım ve Nabucco gibi dört önemli boru hattı projesinin bunun en canlı göstergesi olduğunu söyleyen Büyükanıt, ''Bu hayati projelerin gerçekleşmesi ülkeler arasındaki gayret birliğinin, dayanışmanın ve güvenin artmasına bağlıdır'' dedi.

DENİZ GÜVENLİĞİ

Deniz ve okyanusların büyük kısmının hiçbir ülkenin yetkisinde olmayıp, insanlığın ortak malı olduğunu hatırlatan Orgeneral Büyükanıt, dünya ticaretindeki taşımanın yüzde 80'inden fazlasının denizler üzerinden yapıldığını ifade etti. Büyükanıt, ''Sanırım önümüzdeki yıllarda çok az konu, deniz güvenliğinin; egemenlik, güvenlik, ekonomik refah ve hukuki uygulamalarla ilişkisi bağlamında dünya siyasetinde işgal ettiği yer kadar bir yer işgal edecektir'' diye konuştu.

Küreselleşme sonucunda sınırlar arası geçişlerin kolaylaşması ve bilgi evrimi ile birlikte okyanuslar ve denizlerin birçok suç teşkil eden eylem için artan şekilde kullanılmaya elverişli ortam oluşturduğunu dile getiren Büyükanıt, terörizmin deniz güvenliği açısından da en tehlikeli tehdit olma özelliğini koruduğunu belirtti.

Orgeneral Büyükanıt, 11 Eylül saldırılarından sonra tüm ulusların özellikle karadan ve havadan gelebilecek terörist saldırılara karşı yoğun tedbir aldığını belirterek, ''Ancak denizlerin çok büyük alan kaplaması ve her bir bölgesinde tedbir almanın mümkün olmaması nedeniyle, önümüzdeki dönemde teröristlerin deniz vasıtaları, altyapısı ve ilgili diğer unsurlarına yönelik eylemlerde bulunması kuvvetle muhtemeldir'' dedi. Bu nedenle uluslararası birçok yasal aracın denizlerdeki kanunsuz eylemlerle mücadele etmek için kullanıldığını belirten Büyükanıt, küresel deniz güvenliğinin sağlanmasındaki en önemli unsurlardan birinin 'durumsal farkındalık ve tehditle ilgili bilgiye sahip olma' olduğunu düşündüğünü söyledi. Büyükanıt, etkili bir durumsal farkındalık ve takip mekanizması olmaksızın deniz güvenliğine tehdit teşkil eden eylemler, olaylar ve eğilimlerin tespit edilemeyeceğini ve zamanında reaksiyon österilemeyeceğini vurguladı.

NATO'nun, birçok ortak ülkenin yanı sıra Rusya Federasyonu, Ukrayna, Arnavutluk, Cezayir, Gürcistan, İsrail ve Fas tarafından desteklenen Aktif Çaba Harekatı ile deniz güvenliğine müdahil olduğunu vurgulayan Büyükanıt, ''Bu harekat Akdeniz'de terörizme karşı mücadelede önemli bir katkı sağlamaktadır'' dedi.

Karadeniz ve Akdeniz havzasındaki güvenlik ve istikrarın, diyalog ve işbirliğinden oluşan bölgesel çabalar vasıtasıyla sürdüğünü belirten Büyükanıt, bu açıdan Türkiye'nin Aktif Çaba Harekatı ile bağlantılı Akdeniz Kalkanı Harekatı ve Karadeniz Uyum Harekatı inisiyatiflerini başlattığını kaydetti.

Her iki harekatın da şu ana kadar deniz güvenliği konusunda farkındalık yaratmada başarılı olduğunu dile getiren Büyükanıt, ''Son altı yıllık dönemde sadece Türk Sahil Güvenlik Birliklerince denizlerde yapılan kontrollerde 933 kanunsuz göç olayı tespit edilmiş ve bu kapsamda 12 bin 671 kanunsuz göçmen ile 260 göçmen kaçakçısı tutuklanmıştır'' dedi.

AA