kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 7 Temmuz 2008, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Günaydın 
ŞİRİN SEVER

Wimbledon'dan bildiriyorum!

Evet, geçen hafta Londra'daydım. 1877'den bu yana düzenlenen, dünyanın en önemli tenis turnuvalarından Wimbledon'da, Amerikalı Venus Williams ile Taylandlı Tamarine Tanasugarn'ın müthiş çekişmeli çeyrek final maçını izledim. Havaalanında her güvenlik aramasında 'aç kapa aç kapa' eziyetine rağmen her şeyi canlı canlı aktarmak için laptop taşıdım o kadar, ama yazı yazacak vakit bile bulamadım! Sanki ben oynadım tenis maçını! Sabahın sekizinde otelden ayrılıp, gece yarısı yatağa yığıldım. Böyle koşturmaca içinde yazılara da ara vermek zorunda kaldım. Olsun; 'Wimbledon'dan bildiriyorum' başlığı içimde kalmasın; ben size tek tek her şeyi bildireyim yine de. Çünkü oldukça ilginç bilgiler var bu turnuvada... Bir kere Wimbledon, bu spor dalındaki en büyük etkinliklerden biri. Tenis tarihine paralel neredeyse. Her yıl 450-500 bin kişi izliyor bu etkinliği. 183 ülkede, 562 milyon evde ve 7 bin küsür saat televizyonlarda izleniyor diyeyim, siz anlayın! 'Turnuva başladı, hadi bilet alıp tenis maçı izleyelim' diyemiyorsunuz ayrıca. Bir yıl önceden isim yazdırıp satışa çıkarıldıklarında alabiliyorsunuz biletinizi ancak. Aksi halde, kilometrelerce uzayan gişe kuyruklarında beklemek zorunda kalıyorsunuz.
Wimbledon'u özel kılan biraz da gelenekleri aslında... Hem organizatörler hem de izleyiciler bu gelenekleri devam ettirmek için gayret gösteriyorlar. 'Smart casual' giyim kuralları bunlardan biri mesela. Herkes şık şıkıdım. Tiril tiril elbiseler, özellikle beyaz, kadın-erkek herkesin kafasında şık şapkalar, bir davete katılır gibi bakımlı ve özenliler. Blue jean giyen iki kişi gördüm sadece. Biri bendim! 'Londra soğuk' dediler, tufaya düşürdüler. Türkiye'nin en ünlü kadın dergilerinin yayın yönetmenleri ve be, etrafımızdaki özene hayran kaldık resmen. Şampanya ve kremalı çilek de önemli bir ayrıntı. Burada günde iki, şampiyona boyunca 30 ton çilek tüketiliyormuş! Wimbledon deyince yağmur da atlanmamalı! Karşılaşmalar sık sık yağmur nedeniyle yarım kalıyor. Ama biz inanılmaz sıcak bir günde, kollarımıza bacaklarımıza koruyucular sürerek, kızgın güneş altında karşılaşmaları izledik. Efsane tenisçi Boris Becker de "Güneşi siz Türk kızları getirmişsiniz anlaşılan" diyerek, bu havaya alışkın olmadıklarını itiraf etti. İnternetten araştırdım; Wimbledon'ın 131 yıllık tarihinde sadece beş yıl maçlar yağmurdan etkilenmemiş. Bakar mısınız bizdeki şansa!
Peki benim ne işim vardı Wimbledon'da? Hemen anlatıyorum: Oyuncular hariç, hakemlerden top toplayıcılara kadar turnuvada görevli herkesi giydiren Ralph Lauren'in davetlisiydim. Turnuvanın resmi sponsorlarından Ralph Lauren, beş yıllık anlaşma yapıp, 2010 yılına kadar bu görevi üstlenmiş. Şu anda BBC'de tenis yorumcusu olan, Wimbledon tarihinin en genç şampiyonlarından Alman Boris Becker'i de iki yıldır giydiriyorlar. Wimbledon logolu ürünlerini seçilmiş bazı mağazalarında da satışa çıkarmışlar. Ulaşacağınız adreslerden biri de polo.com; meraklısına duyurulur.