kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 5 Temmuz 2008, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Pınar Akkuş, Ünal Özen, Hüseyin Höbek ve Kiraz Özdoğan bir yıldır dernek için çalışıyor.

Sosyoloji oyunbozandır

Ece KOÇAL
Genç sosyologlar bir araya gelerek Sosyoloji Mezunları Derneği'ni kurdu. Meslek tanımlarının yapılmamasından şikâyetçi olan dernek üyeleri, sosyolojinin yapısı itibariyle düzeni sorguladığı ve bu nedenle sevilmediği fikrinde..
Türkiye'de her yıl binlerce sosyoloji bölümü öğrencisi, kafalarında soru işaretleriyle mezun oluyor. Çünkü pek çoğu aldıkları dört yıllık eğitimi, nerede ve nasıl kullanacağı konusunda endişeli. Genç sosyologların bu sorunlarını tartışmak ve çözmek için bir dernek kuruldu: Sosyoloji Mezunları Derneği. Üyeler, sosyal bilimler arasında en genci olan sosyolojiye ülkemizde yeterince önem verilmediği fikrinde. Derneğin genel sekreteri Hüseyin Höbek, sosyolojinin oyunbozan bir bilim olduğunu ama Türkiye'deki mezunların sistemin bir parçası haline getirildiğini anlatıyor: "Mezunlarımız genellikle sosyolojiyle ilgisi olmayan yerlerde, sistemi, işleyişi yeniden üreten merkezlerde çalışıyor. Halbuki, sosyolojinin sistemin işlemediği yerlerini görmeyen insanlara göstermek gibi bir niteliği var." Sosyoloji nedir? Sosyolog ne iş yapar? Nasıl para kazanır? Bunlar pek çok kişiye göre cevapları oldukça muğlak sorular. Zaten bu bölümü kazananlar arasında her yıl en fazla beş kişinin, sosyolojinin ne olduğunu bilerek ve isteyerek girdiği söyleniyor. Belki de bu nedenle toplumsal sorunlara çözümler üretme hevesi taşıyan sosyologların sayısı da pek az. Önceki sorulara geri dönersek, dernek üyeleri mesleki bir tanımlamaları olmamasından şikâyetçi: "Biz kimiz? Kimlik bunalımımız var ama bu bizden kaynaklanan bir sorun değil. Sistem bizi tanımadığı için kimlik bunalımı yaşıyoruz. 'Bu ülkede bu insanlar var, onları yok sayamazsınız,' demek istiyoruz." Peki hangi kuruluşlarda sosyolog yer almalı? Dernek üyeleri bu soruya "İnsanın bulunduğu her alanda sosyolog olmalı," diye cevap veriyor ve örnek veriyorlar: "Devlet İstatistik Enstitüsü'nde, Başbakanlık'ta, siyasal partilerde, sendikalarda, fabrikalarda, hastanelerde... Aklınıza gelen tüm kamusal ve özel alanlarda çalışabilir. Sosyoloji, genel bir bakış açısı içerir. İlişkiler arasındaki koordinasyonun nasıl olduğuna dair fikir öne sürer." Bu arada Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu, Adalet Bakanlığı gibi bazı kamu kuruluşlarında sosyologlar çalıştırılıyor, ama zorunlu olduğu için değil. Dernek üyelerinden Kiraz Özdoğan, Mimar Sinan Üniversitesi'nden yeni mezun olmuş ve henüz işsiz bir sosyolog. "Biz aslında sosyolog kalabilmek istiyoruz," diyor ve ekliyor: "Genelde başka işlere eklemlenen bir meslek grubuyuz. Halkla ilişkilercilik gibi. Kendi kimliğimizle özel alanda ve devlet sektöründe yer bulamıyoruz. Bu da sosyoloji öğrencileri arasında bir özgüven sorunu yaratıyor. Herkesin akademisyen olmak gibi bir lüksü veya olanağı olamıyor. Aldığı derslerin, piyasada işine yaramayacağını düşünüyor ve başka alanlara kaymaya başlıyor." Kiraz yine de sosyolojiyi herkese tavsiye ediyor. Özellikle dünyada bir şeyler değiştirmek isteyenlere. "Toplumsal sorunlar üzerine düşünen, bunlar üzerine fikir yürüten, çözüm üretmek isteyen herkese sosyolog olmasını öneririm. Sosyoloji, dünyadaki birçok soruna çözüm üretme iddiasında olan bir meslek. Biraz idealistçe ama herkese sosyolojiyi tavsiye ediyorum." Tüm bunları yaparken parasız kalmayı göze almalısınız. Tabii çok iyi bir sosyolog olana kadar. Bu arada birçok bedel ödeme ihtimaliniz de var. Özellikle Türkiye gibi bir ülkede sosyologluk yapıyorsanız, mutsuz olma ihtimaliniz de çok yüksek. "Toplumsal sorunlar sizi rahatsız edecektir ve rahatsızlık insana mutsuzluk verir," diyor üyelerden biri. Bir diğeri ise bu rahatsızlığın bir itici güç olduğu fikrinde. Konuştuğumuz sosyologlar, Behice Boran, Niyazi Berkes, Mübeccel Kıray, Ahmet Çiğdem, Esin Küntay, Meral Özbek gibi isimleri gözleri parlayarak anmadan geçmiyor.
Haberin fotoğrafları