kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 1 Temmuz 2008, Salı
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
ERDAL ŞAFAK

Dönüş

Dünyanın en büyük 4 petrol şirketi, Exxon/Mobil, BP, Shell ve Total, 1972'de kovuldukları Irak'a geri dönüyorlar. Ve tarih tekerrür ediyor...
1920 Aralık'ının soğuk ve yağmurlu bir gününde Fransa Başbakanı Georges Clemenceau, Londra'da İngiltere Başbakanı Lloyd George ile bir araya geldi. Fransa'nın Londra Büyükelçiliği'ndeki bir odada. Clemenceau sordu: "Ne konuşacağız?" George "Mezopotamya'yı" dedi. Clemenceau yine sordu: "Ne istiyorsunuz?" George tek sözcükle yanıtladı: "Musul'u." Clemenceau bir an düşündü, sonra "Kabul, Musul sizin olacak." Ekledi: "Ama petrolünden payımızı alırsak." George, "Hiç merak etmeyin" güvencesi verdi. Pazarlık bitmiş, Osmanlı'nın Ortadoğu'daki topraklarını paylaştıran 1916 tarihli Sykes-Picot Anlaşması yarım saatlik görüşmeyle revize edilmişti.
Musul o anlaşmada Fransız etki alanında yer alıyordu. Ancak Birinci Dünya Savaşı'nda petrolün hayati önemi ortaya çıkınca ve Musul bölgesinde zengin petrol yataklarının bulunduğu anlaşılınca, İngiltere yan çizmeye başlamıştı. Fransa'nın pek de direnecek gücü yoktu: Savaştan sonra ordularını terhis etmişti, İngiltere ise tam tersine Ortadoğu'da bir milyon asker tutuyordu.
"Turkish Petroleum Company"deki Alman hisselerine karşılık Musul el değiştirdi.
Adı dışında Türkiye'yle ya da Osmanlı'yla zerrece ilgisi olmayan "Turkish Petroleum Company", 1911'de Kalust Gülbenkyan'ın çabalarıyla kurulmuştu. Ortaklık yapısı şöyleydi: Deutsche Bank, Royal Dutch (Shell), Anglo-Persian Oil Company (BP'nin ilk adı) ve Türkiye Milli Bankası (İngiliz sermayeli) yüzde 23.75'er, Gülbenkyan yüzde 5.
Fransa devraldığı Alman hisselerini değerlendirmek için "Compagnie Française des Petroles" şirketini kurdu. O da ilerde adını "Total" olarak değiştirecekti.
Birinci Dünya Savaşı'nın galipleri safında yer alan ABD, "Ben de Turkish Petroleum Company'den pay istiyorum" dedi. İngiltere, "Türkiye Milli Bankası"nın hisselerini devretti. Kime? "Near East Development Corporation"a. O da iki şirketin elindeydi: "Mobil" ve "Esso" (Exxon).
Turkish Petroleum Company'ye büyük ikramiye 15 Ekim 1927'de isabet etti: Kerkük'ün Baba Gurgur bölgesinde açılan kuyudan petrolün fışkırmasıyla.

Saddam'ın ikinci ölümü
Şirket adını ertesi yıl "Iraq Petroleum Company" olarak değiştirdi. Aynı ortaklık yapısıyla. Ve henüz bağımsızlığını kazanamamış, yani İngiltere himayesinde olan Irak'ın yetkililerinden (Özellikle Nuri Sait Paşa'nın desteğiyle) 2000 yılına kadar geçerli olacak imtiyaz hakkı kopardı. Yani ülkenin tümünde petrol arama, işletme ve pazarlama hakkı veya tekeli adından başka Irak'la hiçbir ilgisi bulunmayan "Iraq Petroleum Company"de olacaktı.
Irak'ta rejim değişti (krallıktan cumhuriyete geçildi), darbe üstüne darbe oldu ama gidip gelen iktidarların hiçbiri bu imtiyaza dokunamadı. Ta ki 1972'ye kadar.
O yılın Haziran ayı başında Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Saddam Hüseyin (Cumhurbaşkanı koltuğunda Hasan El-Bekr oturuyordu), Irak petrollerini millileştirdiklerini açıkladı. "Iraq Petroleum Company" tazminat olarak topu topu 15 milyon varil petrol karşılığı ülkeden çıkarıldı.
Irak petrollerini millileştirdiğinde 115 milyar varil kanıtlanmış petrol rezervine sahipti. Saddam rejimi petrol ihracatından elde ettiği gelirle Irak'ın çehresini değiştirdi: Tarımı modernleştirdi, sağlık ve eğitimde olağanüstü reformlar yaptı (2003'te ABD orduları Bağdat'a girdiğinde, Irak sadece Ortadoğu'nun değil, dünyanın en nitelikli insan gücüne sahip ülkeleri arasında gösteriliyordu), yolları, kentleri yeniledi...
İşte o yüzden petrolün millileştirilmesi kararından bugün bile tüm Iraklılar gururla söz ediyorlar. O kararın alındığı 1 Haziran'ı Irak'ın onur günü olarak anıyorlar.
Ama 1972 Haziran'ında Irak'a veda eden "muhteşem 4'lü" 36 yıl sonra yeniden "Merhaba" diyorlar.
Saddam Hüseyin mezarında, Tarık Aziz de hücresinde dönüyor olmalılar...
Yoksa siz Sykes-Picot Anlaşması'nın tarihin tozlu arşivine kaldırıldığını sanıyordunuz?