kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 24 Haziran 2008, Salı
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
ABDURRAHMAN YILDIRIM

Büyük itfada zarar piyasayı neden bozar?

Dün temmuz ve ağustos aylarında ortaya çıkan şeytan üçgenine dikkat çekmiştim. Bu üçgenin bir kenarında küresel dalgalanma, bir kenarında siyasi belirsizlik, bir kenarında da iki ayda toplam 40 milyar liralık borç geri ödemesi yer alıyor.
Üstelik tam bu dönemde enflasyon ve dünyada faiz yükselişinden dolayı Merkez Bankası da faiz artırıyor. Yani faiz artırım sürecine çok yüklü itfalar denk gelmiş.

Artırım bitmeli
Bu itfaların yapılabilmesi Hazine'nin yeniden borçlanmasına bağlı. Gerçi Hazine'nin kasasında itfanın yarısı kadar bir nakiti var. Bu durum işini nisbeten kolaylaştırıyor.
Ancak itfanın faiz artırım sürecinin orta bir yerine rastlaması da, aynı ölçüde işini zorlaştırıyor. Tıpkı geçtiğimiz haftalarda yabancıların yaptığı gibi, yerliler de, faiz artırımının bitmesini bekleyebilir. Tepe noktadan faize yatırım cazip olduğu ve sonrasında sermaye kazancı da elde edecekleri için, itfaların daha başında faiz artırım beklentisinin sonlandırılması veya kırılması gerekiyor.

Merkez'in kararı
Bu açıdan Merkez Bankası'nın son Para Politikası Kurulu'nun "Gerektiğinde ölçülü bir faiz artışına gidilebilecektir" ifadesi önemli. Bu ifade, gündemde faiz artırımının olabileceğini gösteriyor. Yüklü itfalar süreci ise 16 Temmuz'da 15 milyar YTL ile başlıyor. Merkez Bankası ise 17 Temmuz'da faiz kararını verecek. Dolayısıyla iki gün önce yapılacak ihalede yeni faiz artışı fiyatların içine girecek. Ancak Merkez Bankası'nın yapacağı açıklama da önemli olacak. Artırımların devam edeceğine yönelik işaretler yeni ihalelerde fiyatlara yansıyacak. İtfalar geldikçe faizlerin artışı da sürecek gibi bir durum ortaya çıkabilecek. Bu da itfa dönemini zorlaştıracak.
Eğer faiz artırım süreci tamamlanırsa sonraki ihalelerde aynı etkiyi görmeyebiliriz.

Stres yaratır
Bu ihalelerde bono ve tahvil alacak olanların daha sonraki faiz artışlarından zarara uğramaları halinde, bu durum piyasada önemli bir stres kaynağı oluşturacak. Çünkü 40 milyar liralık itfanın 261 milyar liralık iç borç stokuna oranı yüzde 15. Yani temmuz ve ağustosta iç borcun yedide biri çevrilecek. Çevirme oranı düşük kalsa ve Hazine'nin naktinden kullanılsa, piyasaya belli bir likidite çıkacak. Bunun geri çekilmesi de faize baskı yapacak. Geri çekilmese likiditenin gideceği yer önemli olacak.

Zarar piyasayı bozar
Bütün bu nedenlerle iç borcun yüzde 15'ine ulaşan itfa sırasında bono ve tahvil alanların faiz yükselişlerinden dolayı zarar etmemeleri gerekiyor. Sadece faiz piyasasının istikrarı açısından değil, döviz piyasasındaki dengenin korunması açısından da bu gerekli. Çünkü faiz artırımından dolayı zarar ederlerse, piyasada önemli bir stres kaynağı olurlar. Bu kitle de stokun yedide biri kadar. Bu durum, itfa ayları sonrasında faizleri yeniden yükseltici etki yapar. Alıcı tarafını zayıflatır. İkinci el piyasayı ve kağıtların likiditesini daraltır. İç borçlanma piyasası sıkıntılı bir döneme girer. Geçmişte çeşitli defalar bunun örneklerini yaşadık.
Hatta başta faiz piyasası olmak üzere döviz piyasasının da kısmen rahatlayabilmesi için, iç borç stokunun yüzde 15'ini üzerine alacakların, itfa dönemi sonrasında mutlu olmaları ve kârlı çıkmaları gerekir.

Faizde temmuz tepesi
Bunun da gerçekleşebilmesi için, yüklü itfanın 15 milyar lirayla başlayacağı temmuz ortası piyasaya ve yapılacak ihalelere, gelecek enflasyon ve faiz artışının indirgenmiş rakamları yansımalı.
Yoksa itfa büyük de olsa nasıl olsa atlatılacak. Ama nasıl atlatılacağı önemli. Bu şekilde yapıldığı taktirde itfa sonrası sıkıntılı dönemi yaşamayabiliriz. Hatta büyük itfada veya öncesinde faiz tepe noktasını yaparsa, itfa sonrası kolaylaşır. Faizler yatay veya hafifçe düşüş eğilimine bile girebilir.
Büyük itfayı nasıl geçtiğimiz, itfa sonrası piyasanın neler yaşacağını da belirleyecek.

Sonuç
"Bugünü kaçıranın, yarını yakalaması mümkün değildir."
Ovid