kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 24 Haziran 2008, Salı
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
NAZLI ILICAK

Yılmaz-Uras farkı

Avrupa Parlamentosu'nda Yeşiller Grubu'nun düzenlediği "Türkiye'de neler oluyor?" başlıklı panelde, Mesut Yılmaz ile Ufuk Uras birbirinin zıttı görüşler ortaya koydu.
Yılmaz, korkuları tahrik edecek bir konuşma yaparak, İran modelinin ülkemizi etkilediğini, Türkiye'de, küçümsenemeyecek sayıda, "dine dayalı devlet" özlemi içinde olan bir kitle bulunduğunu, demokrasiyi korumak için önlemler alınabileceğini söyledi.
"Otoriter rejim" yanlılarının gerekçelerini, yukarıda da belirttiğimiz gibi tekrarlamakla da kalmadı, İslâmiyet'in, kendi karakteri icabı, kamusal hayatı düzenleme isteğini de hürriyetlere karşı bir tehdit olarak ortaya koydu.
Oysa her din, toplumla ve dünya ile ilgilidir. Öyle olmasaydı, yüzyıllar boyu süren Ortaçağ'da, "ruhani iktidar ile cismani iktidar" bir arada devleti yönetebilir miydi? Zaten laikliğin temelinde, Kilise'nin siyasi hakimiyetinin kırılması amacı yatar. Ticaret ve sanayi devrimiyle zenginleşen burjuvazi sınıfı, kral ve aristokrasinin arkasındaki Kilise'nin ve Ruhban sınıfının manevi gücüne karşı geldiler; kendilerine özgür bir siyasi alan açmak istediler.
Osmanlı'nın yaşadığı İslâmiyet tecrübesinde ise, aksine, "cami" veyahut "din adamlarının" siyasi hakimiyeti diye bir durum mevcut olmadığından, zaten tabii seyri içinde "sekülerleşme", bir başka ifadeyle kurumların ve hukuk düzeninin dini tesirlerden arınması başlamıştı. Tanzimat fermanı ile Müslümanlara tanınmış pek çok imtiyaz ilga edildi. Bu, sekülerleşme yolunda önemli bir adımdı. Medrese ve Şeriye mahkemelerinin yanı sıra, laik eğitim veren okullarla laik hukuku uygulayan Nizamiye mahkemeleri kuruldu. Ticaret ve ceza kanunları kabul edildi. Birinci Meşrutiyet'in ilanı da, önemli bir adımdı: Devlet hayatı, dini hükümlere değil, anayasa gibi beşeri bir esasa bağlandı.
Kısacası, laiklik, cumhuriyetin sıfırdan var ettiği bir sistem değil, Osmanlı döneminde ortaya çıkan bir değişim sürecinin uzantısıdır. Batılılara, dinimizi ve tarihimizi farklı gösterip, rejimi pamuk ipliğine bağlı gibi sunmak, yakışıksız bir durum. Nitekim, gerçeği ÖDP Genel Başkanı Ufuk Uras ifade etmiştir ve demiştir ki: "Türkiye'deki tartışma, laiklik ile şeriat arasında değil, totaliter laiklikle, demokratik laiklik arasındadır."
Türkiye'ye Mesut Yılmaz yeni bir soluk getiremez. Ama Ufuk Uras gibi düşünen solcular, hem ülkemizin, hem demokrasinin önünü açabilir.