kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 22 Haziran 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
SOLİ ÖZEL

Takım ve toplum

Milli Takım'ın İsviçre maçından beri süren başarılarında şans faktörünün
şüphesiz rolü var. Ancak asıl önemlisi takımın alışılmadık düzeydeki kondisyonu ile son saniyeye kadar mücadeleyi bırakmaması. Bu yönleriyle Türkiye geleneksel boyutu yansıtan "iman" ile oynamanın yanısıra modernliği yansıtan fizik kondisyon ve sistematik disiplinden örnekler veriyor. Türkiye takımını rakipleri ve bu sayfadaki yazıları yazanlar açısından öngörülemez, şaşırtıcı, çarpıcı kılan da bu bileşim.
Milli Takım'ın Türkiye toplumunun çelişkilerini, dinamiklerini birebir yansıtan özelliklerinden çıkarılması gereken önemli bir sonuç var. Kendi ritmi, temposu ve savrukluğu içinde bu toplum iyi kötü kendisine bir hat çiziyor. Kendine aşırı güvenle güvensizliği, disiplinli mücadeleyle derbederliği aynı bünyede taşıyor, durağanlıktan inanılması güç bir yaratıcılığa, bir andan diğerine geçebiliyor.

Kendi çelişkileri içinde Türkiye
Kısacası Türkiye, tıpkı Milli Takım'ın bu turnuvadaki performansında izlendiği gibi, kendi çelişkileri içinde arada savrularak, manikdepresif özellikler göstererek bir yerlere doğru uzanıyor. Kabuğunu kırmış, tam mecraını bulamadıysa bile yönünü iyi kötü çizmeye başlamış, beklentileri yüksek bir toplum haline geldi Türkiye. Hâlâ kendisine zarar verme becerisi yüksekse de tıpkı takımın yaptığı gibi doğru yönetildiğinde, yönetimine duygular değil akıl hâkim olduğunda hedeflerine de ulaşabiliyor. Toplumun istedikleri de adam yerine konmak, haklarının gaspedilmemesi, kendi yaratıcılık kaynaklarının kaale alınması.
Genelkurmayın son yıllardaki trajedisinin kökeninde bu gerçeği görmemek ya da görse de hoşlanmamak yatıyor. Toplumun enerjisi, disiplinsizliği ve hepsinden önemlisi devlet otoritesi karşısında eskiden olduğu kadar kolayca ve mutlak şekilde boyun eğmemesi sorun diye görülüyor. Türkiye artık 1980 yıllarının kışla usulü yönetilecek ülkesi olmaktan çoktan çıktı. Toplumda güç odakları çeşitlendi, yakası açılmadık fikirler serdedilir hale geldi, çıkarlar ve kimlikler farklılaştı. Güç kaynakları merkezin dışına kaydı. Tüm bu ögeler Türkiye'nin çoğulcu bir mantıkla yönetilmesi, siyasetin önünün açılması, vesayet anlayışının bitmesi gibi gereklilikleri dayattı.

Toplumu zaptetmek zorlaşıyor
Kısacası, Cumhuriyet'in kurulduğu dönemlerde toplumun aklının neredeyse tümünü temsil eden devlet aklı artık toplumsal aklın yalnızca bir parçası. Bilgi ve güç tekeli devletin elinden çıktı. Güç odakları çeşitlendikçe eskiden olduğu gibi toplumu zapt-ü rapt altına almak da zorlaştı. Türkiye demokrasiden vazgeçmedikçe eski otorite ilişkilerini ve yapısını kurmak da mümkün olmayacak. Üstelik soğuk savaş çoktan bitti ve ABD Silahlı Kuvvetlere bugüne dek verdiği koşulsuz desteği de özellikle Irak işgalinden bu yana kesti.
Tüm bunlar Taraf gazetesinin yayımladığı ve Genelkurmay Başkanlığı'nca "Komuta Katı tarafından onaylanmış böyle bir resmi evrak veya plan bulunmamaktadır" diye hiç de ikna edici olmayan bir dille yalanlanan "Bilgi Destek Planı" ve "Bilgi Destek Planı faaliyet Çizelgesi" adlı psikolojik harekat belgelerinin varlığı nedeniyle gündeme geldi. Genelkurmay artık kendisi gibi düşünmeyen her kişi ve kuruma şüpheyle bakmaktan, toplumu kendi görüşleri doğrultusunda yönlendirmeye çalışmaktan, sivillere ait olan rejimin temel ilkelerine sahip çıkma işlevini tekelinde tutma alışkanlığından vazgeçmelidir. Toplumun yeni gerçeğini görmeden eski kalıplara göre siyasete müdahil olmanın yegane sonucu kurumun yıpranmasıdır, ki bunun da kimseye yararı yoktur.
Milli takım nasıl artık hiç bir takım açısından çantada keklik değilse, toplum ve siyaset de artık güdülecek bir sürü değildir.