kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 21 Haziran 2008, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Cumartesi SABAH 
REFİK DURBAŞ

Tersane zindanı

En eski denizciler olan Akdeniz gemicilerinin anlaşmalarını sağlayan ortak bir dilleri vardır: Lingua Franca. Bu Yunanca, İtalyanca, Fransızca, İspanyolca, Arapça ve Türkçe sözcüklerden oluşmuş, melez bir ticaret dilidir. Türk denizcileri, bu dilde 'hamam halveti' anlamına gelen 'banyo' sözcüğüne kinaye olarak hapishaneye de 'banyo' diyorlar. Nedeni de meşakkatli bir hayat süren denizciler için hapishanenin rahata erilecek bir dinlenme yeri olarak kabul edilmesi... Emrullah Nutku, Kasım 1974 tarihli Hayat Tarih Mecmuası'nda yer alan Tersane Zindanı başlıklı yazısında, Müşavir Paşa sanıyla uzun yıllar Osmanlı bahriyesinde çalışan Sir Adolphus Slade'nin seyahatnamesinden söz ederek Sultan II. Mahmut dönemindeki bir tersane zindanının fotografisini çıkarıyor. Tersane Zindanı, Camialtı' diye anılan tersane alanında yarı taş, yarı ahşap bir binadır. Evliya Çelebi, Kanuni döneminde zindanda 300 erin nöbet tuttuğunu, tersane gözlerinde 35 kaptanın nöbetçi amirliği ve subaylığı görevinde bulunduğunu yazar. Çelebi'ye göre 'Sanbula' adıyla bilinen zindanın içine kuş girse kaçma olanağı bulamaz, zemini kat kat mermer döşeli olduğundan kazılarak delinmesi de imkânsızdır. Sir Slade, seyahatnamesinde Tersane Zindanı'nda tanık olduğu yaşamı şöyle anlatmakta: " Türk tersanesinin ünlü forsa zindanına giderken göreceğim şeylerden tüylerim ürpermesin diye sinirlerime hâkim olmaya çalışıyordum. Liman reisi beyle görüşmemizden sonra, birlikte gittiğimiz bu yerde iğrenç görüntüler yerine, suskun, düzenli, temiz bir hapishane görünce şaşırdım, hayal kırıklığına uğradım. İnanınız ki Fransa'nın Toulon tersanesindeki kürek mahkûmları İstanbul 'banyo'sundaki mahpus ve esirlerden 100 kat kötü durumdadırlar. Bu iki zindan halkının birbirine benzeyen tek tarafı yiyeceklerdir. Her iki takımın yemeği de karışık bir çorbadır. Toulon'dakilerin mutlaka tahta üzerinde yatmaları tüzük gereğidir, bunlar küme küme birbirlerine zincirlenir. Halbuki İstanbul'dakiler ikişer ikişer zincire vurulurlar ve ot yatakta yatabilirler. Toulon zindanındakilerin dini inançlarını kimse düşünmez, din törenleri yapılmaz. Ama İstanbul'un tersane zindanında ayrı dinlerde olanları için bir cami, bir kilise, bir de sinagog vardır." Emrullah Nutku, yazısını şu cümle ile noktalıyor: "Hikâyesini okuduğunuz bu zindan, şimdi tarihe karışmıştır." Peki Tersane Zindanı, gerçekten tarihe karıştı mı? Tarihe karıştı ise günümüzde Tuzla tersanelerinde yaşananların anlamı ne? Neden 100'e ulaşan ölümlere "Dur" denilemiyor? Nedir tersane işçilerinin istekleri? Tersanelerde 'Ağır ve Tehlikeli İşler Yönetmeliği' uygulansın. Tersanelerde eksiksiz revir, doktor ve cankurtaran bulunsun. Ödemeler güvence altına alınsın. Sağlıklı barınma evleri, soyunma odaları ve iş koluna uygun kaliteli ve sağlıklı yemekler verilsin. 'Müşavir Paşa' Sir Slade, bugünleri yaşasaydı, seyahatnamesine neler yazardı acaba?