kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 17 Haziran 2008, Salı
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
NAZLI ILICAK

Ankara ile İstanbul'un farkı

Genel Yayın Müdürümüz Ergun ve Sunay Babahan, 20. evlilik yıldönümlerini Otto Santral'de kutladı. Önlerinde, bir 40 yıl daha bulunduğuna göre, henüz başlangıç noktasında olduklarını söyleyebilirim.
Gazeteciler bir araya gelince, daima, siyaset, vazgeçilmeyen muhabbet konularından biridir. Bu defa, ılık yaz akşamının, İstanbul'un güzelliğine daha da güzellik kattığı bir ortamda, söze latife yollu başladık: "Keşke başkent İstanbul olsaydı." Olsaydı, belki siyasetçilerin ve bürokratların gözü, başka güzelliklere de açılırdı. Böyle konuşurken, aklımıza anayasanın değiştirilemeyen 3. maddesi geldi. Acaba dünyanın hangi anayasasında, başkentin değiştirilemeyeceği yazılıdır. Atatürk döneminde, bir yandan saltanata tepki, bir yandan da düşmana karşı tedbir olarak, Ankara'nın başkent kalması, önemliydi. Bugün de zaten, fiilen değişmesi mümkün değil. Kimsenin de aklından böyle bir şey geçmiyor. Ama niçin, anayasanın değişmez hükmü haline getiriliyor?
"Türkiye' nin başkenti İstanbul olsaydı, böyle bir hükme gerek kalmazdı" diye konuştuk aramızda. Çünkü, İstanbul o kadar muhteşem ki, kimse bu kenti terk etmezdi. Ankara, ancak anayasa zoruyla başkent hüviyetini koruyabiliyor. Siyasetçiler ve bürokratlar da, mecburi ikamete tabi mahkumlar gibi, abus çehreli ve yılgın.
Bütün bunlar latife de, bir acı gerçeğe de temas ettik. 1924 Anayasası'nın 2. maddesinde, bugün "Atatürk ilkeleri" diye isimlendirilen ilkeler mevcuttu: "Türk devleti, cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, laik ve inkılapçıdır." 1960'ta darbe oldu, 1961'deki anayasadan, "Atatürk ilkeleri" çıkarıldı. Onun yerine, 2. maddeye şu cümle konuldu: "Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına ve başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan milli, demokratik ve sosyal bir hukuk devletidir."
Asker darbe yapınca, Atatürk ilkelerini anayasanın 2. maddesinden çıkarabiliyor. Ama sivillerin, anlamı korumak kaydıyla, 1'inci, 2'nci ve 3'üncü maddelerin metinlerini değiştirmeleri şüphe uyandırıyor. Kimse "Laikliği ortadan kaldıralım" demiyor ama, böyle de dogmatizm olmaz ki! Benim karşı çıktığım, tabulara tapan bu skolastik zihniyet; yani Ortaçağ zihniyeti....