kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 14 Haziran 2008, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
HINCAL ULUÇ
Hıncal'ın Yeri

Tadı damağımda kalan Van!..

SONUNDA Sütçü Fevzi'nin Kahvaltı Sofrasına ulaşabildik ve hemen çöktük tabii..
Sofrada üç Van özeli var.. Peynir tabii, en başta.. İçinde 60 çeşit Van otuyla.. Orda öğrendik ki, "Kışlık" denen türü makbulmüş.. Yazlık, o yaz yapılan, taze.. Lezzet beklemişte.. Beklenen hep lezzet verir ya..
Kavut, un helvası kıvamında ve renginde ama şekersiz bir un bulamacı.. Murtuga da, Van'a has, unlu omlet.. Van balı müthiş, başında Van olan her şeyin müthiş olduğu gibi..
Onun ötesi aklınıza ne gelirse..
En hoşuma giden de çay servisi oldu. İnce belli bardak önünüze konuyor.. Yarıya kadar geliyorsunuz. Size sormuyorlar bile.. Yenisi geliyor.. Eskiyi hafif itip onun yanına koyuyorlar.. İstersen sıcak çaya devam et, ılık içersen, eskiyi bitir, bu arada yenisi de ılır.. Yeni çay yarısına gelince, üçüncü dolu bardak geliyor, içtiğiniz bardağı kenara itip onu koyuyorlar yerine gene.. İlk bardağı da alıyorlar bu arada. Servis böyle sonsuza dek sürüyor.. Rahmetli babamın tekerlemesi vardı, ezberlediğimiz..
"Biri az, iki yarar, üç karar, dört zarar.. Geldi beşe, vur on beşe.."
Biz Nebil'le kaça vurduk sayamadım..
Ama kahvaltıya doyamadık!..
Otelden ayrılırken bize bir gün evvel bırakılan notu ancak ulaştırdılar.. Mustafa Saitoğlu'ndan.. "1946 yılında bizim evde kalmışsınız. Kız kardeşiniz bizde doğmuş. Babam hep sizden bahseder" diyor..
Ancak telefon edebildim, tabii.. Vakit yoktu.. Dedesi, beni, annemi ve Serpil'i depremde ölümden kurtaran Ahmet amca hayatta değil artık. Oğlu, ailemizi iyi hatırlayan oğlu, 85 yaşındaymış..
Bir daha Van'a giderken arayacağım Mustafa Kardeşimi.. O çocukluk evimizden artık ne kalmışsa görmek isterim..
Bu arada Van'la ilgili tek tatsız notum..
Bu kente iyi oteller gerek.. Duydum, iki beş yıldızlık proje yoldaymış. Doğunun turizm incisi Van'a şart..
Bizimki 4 yıldızlık Tamar Oteli, bina olarak fena değil, ama işletme kötüydü.. "Uyandırma" dahil istediğimiz hiçbir şeyi yapamadılar.. Bir Osmanlı Hanında yatak serdiler altımıza yattık, sanki. Hepsi o.. Ve de boş odası yoktu. Lobide Nebil'i beklerken sabah sabah, kaç müşteriyi çevirdiler, "Yer yok" diye.. Üstelik daha turizm mevsimi de değil..
Bu gelenler işadamları.. Anlayın Van'ı..
Bitti mi?..
Hayır.. Bir notum daha kaldı.. Van gezimizi doruklara tırmandıran dostlarımızı anmam, onlara hepinizin önünde teşekkür etmem gerekiyor..
Bizi alandan alıp, alana bırakan Üniversite görevlileri Nuray Haytabaşı ve Mahmut Erdoğan, görevlinin çok ötesinde kardeşlerimiz oldular, 1.5 günde..
Özel arabasını bana tahsis eden, kaldığımız sürece beni her yere taşıyan ve yol boyu verdiği bilgilerle yöreyi, tarihini ve sanatını çok daha iyi öğrenmemi sağlayan Güzel Sanatlar Fakültesi Yard. Doçenti Dr. Serdar Milli bir harikaydı..
Sonra, adeta bir Van arkeoloji uzmanı Sinan Kılıç .. İndiana Jones şapkalı adam.. Akdamar uzmanı Eylem Güzel.. Güzel dostlar Aslı Erciyeş, Fikret Tosun .. Şöförümüz Cahit Fidan .. Veda gecemizde, herkes bir türkü tutturmuşken, bir uzun hava ile bizi alıp götüren Urfalı Cahit ..
..ve.. Ve de.. Tıp fakültesini bitirdikten sonra mecburi hizmet için Van'a giden, Dr. Ayla Gökçe .. Sevgili kardeşim Atilla Gökçe'nin kızı Ayla.. Bir gün izin alıp bizimle birlikte oldu hep..
Hepinizi en az Van kadar özleyeceğimi bilin, olur mu?..
Şimdilik Eyvallah!..