kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 11 Haziran 2008, Çarşamba
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC

Fatih'in aklı İtalya'da kaldı!

ŞİRİN SEVER
"Terim 28 kişilik kadroyu yanlış oluşturdu, son 22'ye yanlış indirdi, sahaya 11'i yanlış çıkardı. Terim'in başından beri doğrusu yok. Çünkü kafası burada değil hâlâ İtalya'da, Milan'da..."..
* "Futbolu oynamaya çabalarsınız, yetersizseniz yenilirsiniz. Ama hiç futbol oynamaya uğraşamamak..." diyerek bir yazı yazdı Umur Talu. Durumumuz bu muydu özetle? - Mustafa Denizli'nin sevdiğim bir sözü vardır. "Futbolcu cin gibidir" der. Hoca soyunma odasında tahtaya takımı yazdığı zaman onun düşüncesini okur ve hisseder. Sadece futbolcular da değil, yıllanmış yorumcular da cin gibidir. Sahaya çıkan takımın listesini ekranda okur okumaz dedim ki "Fatih Terim Portekiz'den fena halde korkmuş!" Bunun yansıması şudur: Benim elimdeki bu kadro ile Portekiz'i yenmem söz konusu değil, beni perişan edecekler, benim bu oyunu dengelemek için tek şansım var, Portekiz'i oynatmamak...

* Terim gayet bilinçliydi yani? - Evet, sahaya çıkardığı takım ve o takıma verdiği taktik, oynama değil oynatmamak üzerineydi. Bunu istatistikler de ortaya koyuyor. Bütün maç boyu bizim attığımız şut sayısı bir! İkinci yarıda hemen hemen hiç yok. Biz oynamayı düşünmemişiz, biz oyun kurmayı düşünmemişiz. Oyun kurucu olarak görevlendirilen Emre santrayı geçmiyor, iki metre yanına, ileriye değil sağına soluna paslar atıyor. Sahaya oyuncular değil, koşucular çıkar. Mesela Arda değil Tuncay'ı tercih etmesinin sebebi bu. Tuncay koşar, rakibin oyununu bozar. Arda oyun kurucudur. Oyun kurucu istemiyor Fatih, oynamak istemedi çünkü.

* Genelde şöyle olur: Takım yenilirse teknik adam beceriksizdir. Şimdi burada tek suçlu taktiksel hata yapan Terim mi? - Terim Türkiye'nin yetiştirdiği en büyük antrenörlerden biri. Dünyanın hiçbir yerinde bir adamı durup dururken Milan'ın başına getirmezler. Sonra şöyle oldu, böyle oldu önemli değil. Benim hissettiğim şu: Fatih Terim'in aklı hâlâ İtalya'da, Milan'da kalmış. Türkiye'deki işleri vakit geçirmek, oyalanmak için yapıyor.

* Niye aklı hâlâ orada? - Çünkü İtalya dünya futbolunun merkezidir. Orada sen İtalya'nın en iyi takımının teknik direktörü olursan başka yerde tatmin olur musun? Şimdi ben SABAH'taki köşemi bırakıp 'Çatladıkapı Meram Postası'na köşe yazarı olsam aklım SABAH'ta kalmaz mı? Beni suçlayabilirler mi 'Aklın SABAH'ta hâlâ' diye..

* Suçlamıyor musunuz yani Terim'i böyle hissettiği için? - Şu sebepten suçluyorum; aklın oradaysa Milli Takım'ı kabul etme! Terim'in özelliği, onu büyük yapan şey şudur: Sahaya çıkardığı takımın altına imza attırır. Sen dersin ki 'Bu Fatih Terim takımı', 'bu Fatih Terim'in oynadığı oyun.' Şimdi ben Türkiye'deki tüm gazetecilere sen dahil soruyorum. "İsviçre maçında sahaya çıkacak 11'i sayabilir misin?" ve de "Hangi futbolu, hangi taktiği oynayacağımızı söyleyebilir misin?" Aç bugünkü gazeteleri, her birinde başka şey yazıyor. Terim'in dahi kafası karışık. Üç gün evvel hazırlık maçında Finlandiya ile takımı 4-3-3 oynatıyorsun ve de başarılı oluyorsun. Herkes 'İlk defa Milli Takım ümit verdi' diyor ben dahil... Sen cumartesi günü sahaya bambaşka bir 11 ve 4-1-4-1 diye bambaşka bir taktik sürüyorsun.

* Yine sürpriz yapar mı? - Ben İsviçre milli maçının soyunma odasında dahi, Terim'in fikir değiştirip, başka bir takım oluşturacağını aklıma getiriyorum. Mesela Tuncay yazarken, T'yi silip Arda yazabilir. O kadar kafası karışık!

ARDA OLMADAN OLMAZ!

* İsviçre maçı ne olur bu durumda?
- İsviçre sıradan bir takım; yani her şey olabilir. Ev sahibidir neticede. FİFA başkanı İsviçreli, geçen maçın hakemini tayin ettiler yine, gayet güzel... Yani perişan da olabiliriz.

* Tamamen şans mı yani? - Tamamen.

* Peki sizin 11'iniz ne olurdu? - Bunları konuşmak için çok geç Şirin. Fatih başından beri seri hatalar yaptı. Hakan Şükür'ü çağırmadı mesela. Senin kafandaki oyun düzenine göre pivot santrfora ihtiyacın yok, çağırmamanı saygıyla karşılıyoruz tamam ama ortaya koyduğu oyun düzeni yürümedi ki... Maçın bitmesine 10 dakika vardır, 1-0 mağlup durumdasındır mesela, artık klasik, doldur-boşalt futbola dönersin, ortalar yaparak gole gitmeye uğraşırsın. Burada kime ortalayacaksın topu? O 22 kişiden biri, Hakan Şükür olsun. 'Hayır gerek yok' diyor! Semih'i oyuna sokuyor. Semih bu ortalanan toplara bir kere vurabildi. Bir kere! İkincisi, senin kafandaki oyun kurgusunda beyin Emre. Ama Emre bir senedir İngiltere'de top oynamıyor. Sakat, hastalığı var, bir de sinirli biliyorsun. Onu bunu dövüyor, ceza alıyor sık sık. Diyelim ki, ceza aldı, sakatlandı, oynayamadı. Kim alacak yerini? Bir tane adam var; Avrupa'nın en korkunç liglerinde tüm sezon başarıyla oynamış; Yıldıray. Kadro dışı bırakıyorsun onu da! Yani 28 kişiyi yanlış seçti, 22'ye yanlış indirdi, sahaya 11'i yanlış çıkardı, Terim'in başından beri doğrusu yok. Elinde Arda gibi bir adam varsa, alır, yanına da 10 tane adam koyarsın. Bir dakika oyuna sokmadı ya Arda'yı. Arda'nın farkında olmayan bir teknik adam olamaz.

* Terim yenilgiden sonra "Ben beğendim" demiş. Eleştiriler umurunda değil mi? - Ne desin? Üç gün sonra İsviçre maçı var, yine bu adamlarla oynayacak. 'Oynayamadık, kötü oynadık' diyerek takımın moralini bozacak hali yok ki..
Haberin fotoğrafları